ESKİŞEHİR YÖRÜKLER DERNEĞİ 2014 ESYÖRÜK
 
eskisehiryoruklerdernegi
EY ERTUĞRULUN EVLADI..! KAYA GİBİ SERT KAYI GİBİ MERT OLASIN...!!  
  ESKİŞEHİR YÖRÜKLER DERNEĞİ-
  AVLAMIŞ KÖYÜ YÖRÜKLERİ
  OSMANLI
  OSMANLI PADİŞAHLARI
  HABER YÖRÜK ESKİŞEHİR
  İLETİŞİM
  BÜYÜK TÜRK TARİHİ
  ŞİİR KÖŞESİ
  MAKALE VE YAZILAR
  TÜRKMENELİ KERKÜK
  VASİYETLER
  KAN BANKASI
  TÜRK TÜRKÜ SÖYLER
  NEVRUZ
  ARAMIZDAN AYRILANLAR
  ETKİNLİKLERİMİZ
  ÇANAKKALE SAVAŞI
  => OSMANLI DEVLETİ’NİN SAVAŞA GİRMESİ
  => DENİZ SAVAŞLARI
  => KARA MUHAREBELERİ
  SEBETAYCILAR
  DİNİ BİLGİLER
  DÜŞÜNDÜREN SÖZLER
  EĞLENCELİK FIKRALAR
  BASINDA YÖRÜKLER
  YÖRÜKLER HAKKINDA
KARA MUHAREBELERİ
 

KARA MUHAREBELERİ ÖNCESİ DURUM

            İtilaf devletlerinin boğazı zorlayarak denizden geçmek düşüncesi 18 Mart 1915’de başarısız olunca karadan zorlama yaparak başarıya ulaşmayı düşündüler. 

İtilaf kuvvetleri büyük bir kuvveti 16 Martta Limni adasının Mondros Limanında ve yöredeki adalarda toplandılar. Genel karargâh Limni adasının Mondros Limanı idi.  Bu kuvvetler 80 bin kişi, 110 top, 8 uçak olarak düzenlenmişti. Düşman kuvveti 109 harp ve 308 taşıt gemisi ve özel çıkarma araçlarıyla denizden desteklenmekteydi. Bu kuvvetleri Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu (Anzac), İngiliz kara ve deniz tümenleri, Hint Tugayı ve Fransızlardan kurulmuştu. Bu kuvvetlerin başına geçmek üzere General Ian Hamilton’ a tayin emri geldi. 12 Mart 1915 Bu emir şöyle idi. “ Çanakkale’ deki donanmayı destelemek üzere bir askeri kuvvet gönderiyoruz ve ordunun komutanı sizsiniz.  (Savaş Başkanı Lord Kitchener)

                
İngiliz-Fransız Kara kuvvetlerinin kuruluş ve konuşu şöyle idi. İngiliz Kara Kuvvetleri barışta ana vatan İngiltere ve öteki sömürgelerinde bulunmaktaydı. Fransız kara kuvvetleri, barışta anavatan Fransa, Kuzey Afrika ve öteki yerlerde bulunmaktaydı.
Kara Kuvvetleri: Başlangıçta harekât bir deniz harekâtı olarak düşünülmüştü; ancak kara kuvvetlerinin gerekli olduğu konusundaki önerileri göz önünde tutan İngiltere, Çanakkale harekât alanı için kara kuvvetleri tahsis etmeye başladı. 16 Şubat 1915’te iki deniz piyade taburu Limni Adası’nda Mondros Limanına ulaştı. Bu iki büyük sömürgeci devletin silahlı kuvvetleri sevk idare ve eğitim bakımından iyi durumdaydılar. Dünyaya yayılmış zengin kaynaklara ve büyük sanayi gücüne sahip bu devletlerin ( İngiliz ve Fransız ) silahlı kuvvetleri lojistik destek bakımından yeterli durumundaydı.

Çıkarma için hazırlanan Kuvvetler

Birlik

Yeni

Gemi

Personel

Hayvan

Araba

29.Piyade
Tümeni

İskenderiye

15

17.649

3.962

692

Anzac Kolordusu

İskenderiye

30

25.784

6.920

1.271

Anzac Kolordusu

Mondros

5

4.854

6.988

147

Fransız Sefer Kuvveti

İskenderiye

22

16.762

3.511

647

Deniz Piyade Tümeni

Part Soit

12

10.007

1.390

324

TOPLAM

 

84

75.056

22.771

3.081

            Bu beş kuruluş içerisinde 60 piyade taburu + 40 topçu bataryası vardı. Ayrıca beş komutanlık emrinde 72 uçaktan kurulu bir hava kuvveti de mevcuttu.
 
General Hamilton 26 Martta İskenderiye’ ye geldi. Böylece O zamana kadar yapılmış en büyük kara- deniz Amfibi harekâtı için önünde sadece 4 hafta kalmış oluyordu.
Resmi İngiliz Harp tarihine göre birliklerin mevcutları ve konvoy tertibi şu şekilde idi. 29. İngiliz Tümeni, Gn. Hunter Weston komutasında İskenderiye’den 15 gemi ile 17.000 asker, Anzac kolordusu, Gn. Birdwood komutasında İskenderiye’den 22 gemi ile 25.700 asker, Fransız Kolordusu, Gn. D. Amede komutasında İskenderiye’den 22 gemi ile 16.700 asker ANZAKLAN Tugayı Mondros’tan 5 gemi ile 4800 asker vardı.

General Hamilton’ın elindeki kara kuvvetleri ancak 75 bin kişiydi. Yani istediği kuvvetin yarısı idi. Ayrıca 8.000 kişilik bir Hint tugayı İskenderiye’ de ihtiyatta idi. Bu kuvvetleri 17.000 kadar hayvanıyla, 140 topu ve sayısız tüfeği ve ağırlıklarıyla taşımak için 84 gemi görevlendirilmişti.

İtilaf Devletlerinin Planı:

İtilaf kuvvetleri 75.056 asker, 140 top ve 8 uçaktan meydana geliyordu. Bunlardan 29. tümen Boğazın iç savunmasını elde etmek amacı ile Seddülbahir bölgesi kıyılarına çıkarılacak; Anzac kolordusu Seddülbahir’ e çıkanlara yardım amacıyla Kabatepe Arıburnu arasına çıkarılacak; Fransız 6. alayı Anadolu kıyısındaki Türk kuvvetlerini yerinde tutmak için Kumkale bölgesine sahte bir çıkarma harekâtı yapacak; ayrıca Saros Körfezi ve Beşige limanlarında çeşitli çıkarma gösterileri yapacaktı. Çıkarma tarihi 25 Nisan olarak belirlendi. Çıkarma gece yapılacaktı. Çünkü Türk kuvvetlerinin ışıldakları yeterli olmadığı için denizi yeterince aydınlatamıyordu.  Bu sebeple ani bir baskın yapabilirdi. Düşmanın harekât üssü, İskenderiye, ikinci üssü Mondros Limanı ve “Midilli” idi. Çıkarma 25 Nisan 1915’te 109 savaş ve 308 taşıt gemisi ve özel çıkarma araçlarıyla başladı. İlk çıkarma saat 5’te Arıburnu’na, saat 6’da Seddülbahir bölgesine, saat 9.30 da Kumkale’ ye yapıldı.

 

 

 

SELAM OLSUN OĞUZ KAYI BOYUNA SELAM OLSUN AVLAMIŞ KÖYÜNÜN TAŞINA TOPRAĞINA KURDUNA KUŞUNA  
 

Şeyh EDEBALİ'den Osman Gazi'ye Nasihat ..... “

Ey Oğul! Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana... Güceniklik bize; gönül almak sana.. Suçlamak bize; katlanmak sana.. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana.. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana.. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana... Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana.. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana.. Ey Oğul! Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı, Allah Teala yardımcın olsun. Beyliğini mübarek kılsın. Hak yoluna yararlı etsin. Işığını parıldatsın. Uzaklara iletsin. Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin. Sen ve arkadaşlarınız kılıçla, bizim gibi dervişler de düşünce, fikir ve dualarla bize va’dedilenin önünü açmalıyız. Tıkanıklığı temizlemeliyiz. Oğul! Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarlarında savrulur gidersin.. Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkar ve iradene sahip olasın!.. Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir. Milletin, kendi irfanın içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır. İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler, ancak senin fazilet ve adaletinle gün ışığına çıkacaktır. Ananı ve atanı say! Bil ki bereket, büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin. Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme; bildin deme! Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın zedelenir... Şu üç kişiye; yani cahiller arasındaki alime, zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken, itibarını kaybedene acı! Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir. Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli (korkusuz, pervasız, kahraman, gözüpek) derler. En büyük zafer nefsini tanımaktır. Düşman, insanın kendisidir. Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir. Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir. Ülke sadece idare edene aittir. Ölünce, yerine kim geçerse, ülkenin idaresi onun olur. Vaktiyle yanılan atalarımız, sağlıklarında devletlerini oğulları ve kardeşleri arasında bölüştüler. Bunun içindir ki, yaşayamadılar.. (Bu nasihat Osmanlı’yı 600 sene yaşatmıştır.) İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkmaz. Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca laflamaya başlar. Laf dedikoduya dönüşür. Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez. Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir!.. Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur. Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı... Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli. Savaşı sevmem. Kan akıtmaktan hoşlanmam. Yine de, bilirim ki, kılıç kalkıp inmelidir. Fakat bu kalkıp-iniş yaşatmak için olmalıdır. Hele kişinin kişiye kılıç indirmesi bir cinayettir. Bey memleketten öte değildir. Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz. Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok. Çünkü, zaman yok, süre az!.. Yalnızlık korkanadır. Toprağın ekim zamanını bilen çiftçi, başkasına danışmaz. Yalnız başına kalsa da! Yeter ki, toprağın tavda olduğunu bilebilsin. Sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek ise, sessizliktedir. Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez!.. Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez. Osman! Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın...

 
Facebook beğen  
 
 
 
 

 

İstiklâl Marşı Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır parlayacak! O benimdir, o benim milletimindir ancak! Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal! Kahraman ırkıma bir gül... ne bu şiddet, bu celâl? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal. Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal. Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım; Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım. Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım. Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar. Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar, 'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar? Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın; Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın. Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın, Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı. Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı. Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ! Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ, Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ. Rûhumun senden İlahî, şudur ancak emeli: Değmesin ma' bedimin göğsüne nâ-mahrem eli! Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli- Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli. O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım. Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım; Fışkırır rûh-ı mücerred gibi yerden na'şım; O zaman yükselerek arşa değer belki başım! Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl! Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl. Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl; Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet, Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!


 
Bugün 36475 ziyaretçikişi burdaydı!
ESYÖRÜK Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol