ESKİŞEHİR YÖRÜKLER DERNEĞİ 2014 ESYÖRÜK
 
eskisehiryoruklerdernegi
EY ERTUĞRULUN EVLADI..! KAYA GİBİ SERT KAYI GİBİ MERT OLASIN...!!  
  ESKİŞEHİR YÖRÜKLER DERNEĞİ-
  AVLAMIŞ KÖYÜ YÖRÜKLERİ
  OSMANLI
  OSMANLI PADİŞAHLARI
  HABER YÖRÜK ESKİŞEHİR
  İLETİŞİM
  BÜYÜK TÜRK TARİHİ
  ŞİİR KÖŞESİ
  MAKALE VE YAZILAR
  TÜRKMENELİ KERKÜK
  VASİYETLER
  KAN BANKASI
  TÜRK TÜRKÜ SÖYLER
  NEVRUZ
  ARAMIZDAN AYRILANLAR
  ETKİNLİKLERİMİZ
  ÇANAKKALE SAVAŞI
  SEBETAYCILAR
  DİNİ BİLGİLER
  DÜŞÜNDÜREN SÖZLER
  EĞLENCELİK FIKRALAR
  BASINDA YÖRÜKLER
  YÖRÜKLER HAKKINDA
EĞLENCELİK FIKRALAR
KİM DAHA CESUR
Kimin askeri daha cesur yarışması varmış.
Karacının komutanı;
-"Oğlum şu tankın altına atla!" demiş. Asker atlamış ölmüş.
Havacının komutanı;
-"Oğlum şu uçaktan betona paraşütsüz atla!" demiş. Asker ölmüş.
Denizcinin komutanı;
-"Oğlum şu geminin altına atla!" demiş.
Asker: "Naah atlarım" demiş.
Denizci komutanı dönüp;
-"Bakın, benim askerim daha cesur, komutanına nah çekiyor!"
 
ARADA R  VAR
Tabura yeni bir komutan gelmiş ve askerleri toplayarak bir konuşma yapacağını belirtmiş. Bütün askerler toplanmışlar ve komutan başlamış konuşmaya :
"Bugün tanışmak için sizleri buraya topladım. Benim adim Ahmet,
soyadım Kırç. Tekrar ediyorum, Kırç. Arada R var. Sakin ola diliniz sürçmesin çok fena yaparım. Herkes iyice ezberlesin hata istemem !"

Askerler dağılmışlar ve herkes "Arada R var, arada R var" diye içinden ezbere koyulmuş. Komutan ise bu konuda ne kadar hassas olduğunu göstermek için sağda solda gördüğü askere soruyormuş :

- Sen !

- Emredin komutanım!

- Soyadım ne benim ?!

- Kırç komutanım.

- Aferin ! İşinin başına !

Komutan böyle böyle her gün bir kaç kere soyadını soruyor ancak kimse
şaşırmıyormuş. Temel ise bu konuda çok sancılıymış. Ya bir gün piyango
kendisine çıkarsa ve şaşırırsa diye daralıp dururmuş. Nihayet bir gün tören esnasında komutan aniden arkasına dönmüş ve Temel'i işaret ederek :

- Sen ! Soyadım ne benim ?!

Temel heyecandan konuşamıyor, nutku tutulmuş. Yaprak gibi sallanmaya başlamış. Komutan gayet sinirli :

- Sana söylüyorum, cevap ver, asabimi bozma !

Hemen arkasındaki arkadaşı bakmış Temel'in başı belaya girecek hemen
fısıldamış :

- Arada R var, arada R var...

Bunun üzerine Temel rahatlamış ve cevap vermiş :

- Gört !!!
 
TRAFİK KAZASI
Temel bir gün traktörle giderken fireni patlar etrafına bakan temel ne yapacağını bilemez bir tarafta kurulu bir pazar diğer tarafta oynamakta olan bir çocuk görür pazara giden yolu seçersem çok insan ölür çocuğun tarafına gidersem bir çocukla olayı kurtarırım der ve ertesi gün gazetede söyle bir manşet pazara giren traktör yüz kişiyi ezdi.temele sorarlar nasıl oldu temelden söyle bir cevap her şey çocuğun pazara koşmasıyla başladı.
 
 
KAMUFLAJ
Askerde kamuflaj yarışması var... Herkes çuvallara giriyor,komutan gelip tekme atıyor onlarda hayvan sesleri çıkarıyorlar komutan onaylıyor.
Birinci çuvala vuruyor.. Hav hav hav. Komutan aferin diyor köpek çuvalı.... İkinci çuvala vuruyor, miyav miyav.. Komutan gene beğeniyor..
Böyle on onbeş çuval geziyor. Hepsi çok iyi taklit yapıyorlar... En son çuvala vuruyor ses yok... Daha sert vuruyor gene ses yok, tekme, tokat, tahta, tüfek, ses yok... Askerlere emir veriyor iyicene tekmeleyin... Çuvaldan kan sızmaya başlıyor..
Beş dakika sonra da ince, bitkin bir ses:
"Patateeeeeees"
 
 
SUÇLU
Bir suçlu yurt çapında aranıyormuş. Bütün emniyet müdürlüklerine suçlunun bir adet cepheden ve iki adet profilden resmi dağıtılmış. İki gün sonra Trabzon Emniyet Müdürlüğü'nden bir fax gelmiş:
- Suçlulardan ikisini yakaladık. Üçüncüsünün yakalanması an meselesi
 
 ASKER MEKTUBU
Temel askerdedir fakat kimi kimsesi yoktur ve bir gün Temel cumhurbaşkanından harçlık istemek için bir mektup yazar ve mektubu göndermesi için çavuşa verir çavuş da temel hiç mektup göndermezdi acaba kime yazmış diye merak eder ve mektubu okur mektupta temel cumhurbaşkanından 20 milyon harçlık istediğini okuyunca temele acır ve cebindeki 15 milyonu zarfa koyup Temel'e verir ve Temel parayı alınca bir mektup daha yazar çavuş yine mektubu okur ve mektup da şöyle yazar SAYIN CUMHURBAŞKANIM PARA İÇİN SAĞOLUN AMA BUNDAN SONRA BANKA HESABIMA YATIRIN ÇÜNKÜ BİZİM İBNE ÇAVUŞ PARANIN 5 MİLYONUNU YEMİŞ
 
 
 
KAÇMAYA ÇALIŞIYORSUN
 
İkinci Dünya Savaşı sırasında bir İngiliz,
Almanya üzerinde düşürülür. Almanlar bunu esir alırlar, fakat İngiliz'in bir bacağı ve iki kolu kangren olmuştur. Almanlar ilk önce bacağı keserler ve İngiliz, Almanlardan bu bacağı ana
vatanı olan İngiltere'ye atmalarını ister.
Almanlar da İngiliz'in isteğini yerine getirir.
Sonra İngiliz'in kolu kesilir, İngiliz yine aynı dilekte bulunur ve Almanlar da yerine getirir. Bu sefer de Almanlar öteki kolu keserler. İngiliz her zamanki gibi Almanlardan kolu anavatanına atmalarını ister, fakat Almanlar " olmaz!" derler,
İngiliz nedenini sorunca şöyle cevaplarlar:
"Sen Galiba Kaçmaya Çalışıyorsun!"
 
 
TİTANİK
Hitler ele geçirilen İngiliz, Fransız ve Yahudi üç esire bir şans tanımak istemiş..
- "Size birer soru soracağım, bilirseniz sizi bırakacağım" demiş.
İngiliz’e sormuş:
- "Titanik kaç yılında battı ? İngiliz hemen cevap vermiş
- "1912"
Hitler İngiliz’i göndermiş, Fransızca sormuş bu kez,
- "Titanik'te kaç kişi öldü?" Fransız cevap vermiş
- "1050"
- "Tamam, sen de gidebilirsin" diye özgür bırakmış. Ve Yahudi'ye dönmüş:
- "Say lan ölenlerin isimlerini!"
 
 
 
ZEKA İŞTE
Adamın biri Afrika'da safariye çıkarken yanına minik köpeğini de almış.
Minik köpek bir gün ormanda dolaşıp, kelebekleri kovalar, çiçekleri koklarken kaybolduğunu fark etmiş.
Ne yapacağını düşünürken bir de bakmış ki karşıdan bir leopar geliyor ve
belli ki günlük yiyeceğini arıyor. "Şimdi başım dertte" ,diye düşünmüş minik
köpek. Etrafına bakmış, yerde kemik parçalarını görmüş. Hemen arkasını leoparin geldiği yere dönerek kemikleri kemirmeye başlamış, bu arada da arkadaki hareketi kestirmeye çalışıyormuş.
Leopar tam saldıracakken minik köpek kendi kendine konuşmuş;
-Ne kadar lezzetli bir leoparmış. Acaba etrafta bundan bir tane daha varmı?

Bunu duyan leopar bir anda donmuş kalmış ve en yakındaki ağaca tırmanarak
dalların arasına saklanmış. "Tam zamanında kurtardım yoksa bu köpeğe yem
olacaktım" ,diye düşünmüş leopar.
Bütün bunlar olup biterken bir başka ağacın üstündeki bir maymun olanları izliyormuş. Bildiklerini kullanarak bundan sonra leopardan kurtulabileceğini düşünmüş. Leoparın yanına giderek neler olduğunu anlatmış.
Leopar köpeğin yaptıklarına çok sinirlenmiş ve maymuna "Atla sırtıma, gidip şunu yakalayalım" ,demiş.
Ancak minik köpek neler olduğunu ve leoparın sırtında maymunla birlikte süratle kendisine yaklaştığını fark etmiş.
"Şimdi ne yapacağım" ,diye düşünürken kaçmaya teşebbüs etmemiş.
Bunun yerine arkasını leoparın geldiği yöne dönerek, kemikleri kemirmeye devam etmiş.
Tam leopar saldıracakken yine kendi
kendine konuşmuş;
-Bu aptal maymun da nerede kaldı? Yarım
saat önce bir leopar daha getirsin
diye gönderdim, hala haber
yok!

Diplomasi böyle birşey
işte. Yapabiliyorsan, hızlı düşün, sakin ol,
güçlü görün ve düşmanını kendi silahı ile
yen.
 
 
 
KADIN
Adam balık tutuyor. Bir elinde oltası öbür eli ise bir taşı tutmuş vaziyette havada... Kadın yanına yaklaşıyor ve soruyor:
- "Oltayı anladım da, bu taşı neden böyle tutuyorsunuz?" Adam:
- "Bir şartla söylerim!" Şartı duyan kadın kızıp gidiyor ama merakını yenemiyor, tekrar dönüp geliyor. "Peki diyor şartını yerine getirelim; ondan sonra söyle bu taşı neden böyle havada tuttuğunu.." Şart yerine geldikten sonra adam taşı neden öyle havada tuttuğunu açıklıyor..
- "Bu oltaya sabahtan beri hiç balık vurmadı. Ama sen bu taşa düşen üçüncü kadınsın
 
 
KIZILDERİLİ AVI
Eski bir zamanda işsiz olan Temelle Dursun Amerika’ya gidip iş bulmaya karar verirler. Kasabada gezinirken gözlerine bir afiş takılır. Afişte
"Kızılderili kafa derisi getirene 100 dolar" yazmaktadır.
Bunu gören temelle dursun sevinerek hemen işe koyulur. Bütün gün ormanda Kızılderili arayıp bulamayan temelle dursun çadır kurup bir sonraki gün aramaya devam etmeye karar verirler. Yorgun düşen bizim ikili hemen uykuya dalarlar. Temel birden çadırın dışından gelen seslerden uyanır. Çadırı aralayarak dışarı baktığında ne görsün, çadırın etrafını Kızılderililer sarmıştır. Hemen Dursunu uyandırır. Ve derki
-- Ula dursun, uyan len uyan, şimdi paranın .mına koyduk.
 
 
 
2 DELİ
İki deli hastaneden kaçmaya karar verirler gece olunca planı yapıp kaçarlar ve ertesi gün hastaneye tekrar dönerler arkadaşları sorar neden kaçtınız da tekrar geldiniz? Deliler cevap verir bugün provasını yaptık yarın kaçacağız derler...:))
 
HASTANEDEN KAÇIŞ
Üç deli hastaneden kaçmak için karar verirler. Fakat üçüncü katta olduklarından işleri biraz zordur. En yaşlılarının aklına bir fikir gelir. - "Her gün bir çarşaf çalacağız, birbirlerine bağlayıp pencereden ineceğiz, üç çarşaf, üç gün sonra özgürüz."
Anlaştıkları gibi her gün bir çarşaf çalarlar, üç çarşafı tamamladıktan sonra birbirlerine bağlarlar. En küçüklerinin denemesi için aşağıya sarkıtmaya karar verirler.
- "Şimdi deneme zamanı en küçüğümüz ilk olarak denesin."
En küçükleri bağlanan çarşaflardan aşağı iner bir süre sonra nefes nefese yukarı tekrar çıkar, gözleri çıkacakmışçasına:
- "Mahvolduk, bittik, işimiz zor, çarşaf otuz santim uzun geldi makas lazım...!"
 
 
2 DELİ ŞEHİRDE
İki deli hastaneden kaçmışlar o kadar koşmuşlar ki şehrin ortasına geldiklerinde nefes nefese kalmışlar. Aksilik ikisininde acil tuvalet ihtiyacı gelmiş, büyük olan oradan geçen genç bir delikanlıya:
- "Affedersiniz burada tuvalet var mı? Arkadaşla çok sıkıştık." Deli olduklarını anlayan genç ilerde cadde ortasında duran çöp varillerini göstererek:
- "İşte burası tuvalet."
Dalgasını geçer ve gider. Bizimkileri hemen çöp varillerinin üzerine çıkarlar. Büyük tuvaletlerini yapmaya başlarlar. Bu arada delileri gören halk seyretmek için etrafına toplanır. Bir kalabalık bir kalabalık büyük deli yanındaki deliye:
- "Ulan iyiki acele etmişiz şu tuvalet sırasına, bak bizi bekliyorlar."
 
ESAS AKIL

Bir akıl hastanesini ziyareti sırasında, adamın biri sorar:
Bir insanın akıl hastanesine yatıp yatmayacağını nasıl
belirliyorsunuz?
Doktor:
Bir küveti su ile dolduruyoruz. Sonra hastaya üç şey
veriyoruz.
Bir kaşık, bir fincan, ve bir kova. Sonra da kişiye küveti nasıl
boşaltmayı tercih ettiğini soruyoruz.
Siz NE yapardınız?

Adam:
OOO ! Anladım. Normal bir insan kovayı tercih eder. Çünkü kova
kaşık ve fincandan büyük.

Hayır, der doktor.

Normal bir insan küvetin tıpasını çeker.
 
BARDAK
Delinin biri bir gün doktoruna gider ve iyileştiğini söyleyerek serbest bırakılmasını ister.Bunun üzerine doktor:
-Sana bir soru soracağım doğru bilirsen buradan çıkarsın
Deli:
-Peki anlaştık sor sorunu.
Doktor:
-Sen 10 katlı bir binanın tepesine çıksan bende aşağıda bir bardak su tutsam.Şimdi aşağıya atlar mısın atlamaz mısın?
Deli:
-Niye atlayım ben delimiyim der?
Doktor içinden adamın gerçekten iyileştiğini düşünür ve neden diye sorar
Deli:
-Ya bardağı çekersen
 
İŞİ OYMUŞ
Gaziantepli bir ağa İstanbul'a gelmiş , bir lokantadan içeri girmiş . Lokantanın kapısında bir papağan var :
-Hoş geldin Antepli , Hoş geldin Antepli diye naralar atıp duruyor.
Ağanın çok hoşuna gitmiş . Lokantanın sahibini çağırmış yanına .
-Bu kuş benim Antepli olduğumu nerden anladı ?
Lokantanın sahibi :
-O çok zeki bir hayvandır , içeri girenin nereli olduğunu hemen anlar , demiş .
Ağa papağanı ona satması için adama baskı yapmış ve büyük paralar teklif etmiş.
Lokanta sahibi :
-Bu papağan bizim işletmemizin simgesi , satamayız ama sen istersen sana bunun yumurtalarından satarım , bunun yavruları da o kadar zeki olur , demiş ve bir hayli yüksek bir rakama anlaşmışlar .
Lokantacı söz vermiş ama ortada yumurta yok , girmiş kilere , eline bir sepet almış önüne ne yumurtası gelirse doldurmuş , tavuk yumurtası ,hindi yumurtası , bıldırcın yumurtası .., önüne ne gelirse yani ... Ağaya sepeti vermiş . Ağa heyecanla köyüne dönmüş . Aşiretini toplamış ve :
-Antebi meşhur edecez , bu yumurtaların anası adamın nereli olduğunu anlıyor , ondan doğanlarda onun kadar zeki olur , hemen bir kuluçka makinesi bulun der .
Kuluçka makinesi bulunur ve aşiret beklemeye başlar . 15 gün sonra civcivler çıkar , kimi tavuk , kimi hindi , kimi bıldırcın .., çıkan civcivlerin . Ağa beyninden vurulmuşa döner ve hemen İstanbul'un yolunu tutar yeniden ve aynı lokantaya gelir . Papağan ağayı görünce başlar :
-Keriz Antepli , keriz Antepli ..,
Ağa papağanın kulağına eğilir ...
-Ulan benim keriz olduğumu bir tek sen biliyorsun ama senin orospu olduğunu bütün Antep biliyor .., der .
 
EVDE BEKLEYEN
Aslan ile boğa bir gün kafaları çekiyormuş. Saat gece 12 ye doğru Aslan saate bakmaya başlamış.
Boğa : hayrola aslan kardeş, sanki ormanlar kralısın sana yakışıyor mu, yengeden mi korkuyorsun.
Aslan: Senin gibi evde bizi bekleyen bir inek olsa problem yok, evde bizi bekleyen bir aslan
 
HOROZ YARIŞI
Çiftçi, kümesine genç bir horoz almış. Fakat kümesteki yaşlı horoz
kümesteki tavuklardan Fatma'yı çok sevdiği için genç horozdan Fatma'yı kendisine bırakmasını rica etmiş. Genç horoz da:
"Olmaz kümesteki bütün tavuklar benim" demiş.
Bunun üzerine yaşlı horoz:
"Bak, seninle bir yarış yapacağız, şu karşıdaki ağaca kadar koşacağız, eğer ben kazanırsam Fatma'yı alırım, yok eğer sen kazanırsan Fatma'yla birlikte bütün tavuklar senin olur" demiş.
Genç horoz da bu teklifi kabul etmiş.Tam koşmaya başlayacakları sırada yaşlı horoz durarak:
"Bak, ben çok yaşlıyım bana biraz avans verir misin" demiş.
Genç horoz da kabul edince yaşlı horoz başlamış koşmaya. Yaşlı horoz
biraz uzaklaştıktan sonra genç horoz da peşinden ona yetişmek için hızlı bir şekilde koşmaya başlamış ve birkaç adım attıktan sonra çiftçi genç horozu vurmuş ve söylenmiş:
"Ulan 1 ay içinde aldığım 3.horoz. Bu da TOP çıktı."
 
AKILLI KEDİLER

Adam karısının kedisinden o kadar nefret ediyormuş ki, ne yapıp yapıp ondan kurtulmanın yollarını düşünüyormuş.. Sonunda bir sabah kediyi arabaya attığı gibi evlerinin 20 blok ötesinde bir sokağa götürmüş, onu orda bırakıp doğru işe gitmiş... Aynı akşam işten eve gelmiş bir bakmış kedi evin bahçesinde karısıyla oynuyor, kadın neşe içinde:
-"Ayy bütün gün onu aradım" demiş.. "Ama akşam üstü bir baktım gelivermiş, evin yolunu nasıl da bulurmuş benim akıllı kedim".
Adam tabi çok bozulmuş ama belli etmemiş.. Ertesi sabah yine kediyi arabasına atmış, bu sefer evin 40 blok ötesinde bir sokağa götürüp bırakmış yine işe gitmiş, akşam işten eve gelmiş bir de ne görsün kedi salonda yine karısıyla yerlerde yuvarlanıyor.. Ertesi gün adam kediyi 60 blok öteye bırakmış, akşam gelmiş yine kedi evde.. Sonraki gün 70 blok öteye bırakmış, akşam kedi yine evde.. Adam artık ertesi sabah kediyi arabaya koymuş, 90 blok öteye gitmiş.. Oradan köprü yoluna girmiş, ilk çıkıştan sağa dönmüş, oradan tekrar sağa dönmüş, gitmiş gitmiş, bir 20 blok daha uzağa gitmiş, sola dönmüş, biraz daha gitmiş, ve kediyi orda arabadan atmış..
Saatler sonra evin telefonu çalmış, adam karısını arıyor:
-"Hayatım, kedi orda mı?"
-"Evet.. neden sordun?"
-"Şunu telefona bir çağırsana... kayboldum..!"
 
BENDE BUNLARI UNUTACAĞIM
Bir uçak Afrika'nın balta girmemiş ormanlarının üzerinden geçerken düşer. Uçak küçük bir nakliye uçağıdır ve sadece Amerikalı pilot kurtulur. Ormanda yaşayan bir zenci kabile bu pilotu bulur. İyileştirir ve pilot gel zaman git zaman bu kabilenin içinde yaşamaya alışır. Derken yıllar geçer ve kabilede çocuklar beyaz ve sarışın doğmaya başlar. Bir, iki... Kabile şefi bakmış ki bu iş böyle olmayacak pilotu karşısına alıp konuşmaya karar verir. Pilotu çağırır ve sorar:
- "Nedir bu, yani sen geldikten sonra çocuklarımız beyaz doğmaya başladı?" der şef.
Pilot da kendini savunmak için şöyle der:
- Sayın şefim siz burada ormanların içindesiniz bilmezsiniz, doğal seleksiyon denen bir şey var yani canlılar zaman geçtikçe özelliklerini değiştirir. Mesela şu atı ele alalım; bakın at çok güzel beyaz bir at, ama yavrusu siyah olmuş?
Şef bir ata bakar, bir yavrusuna, bir de pilota ve şöyle der:
- Tamam sen onu unut, ben de bunları unutacağım.
 
 
ALDATTINMI?
Ünlü diş hekimi Sam ve eşi 50. evlilik yıldönümlerini kutluyorlardı.
Sam birden eşine bir soru sordu:
- "Sevgilim, bu elli yıl içinde beni hiç aldattın mı?"
- "O da nerden çıktı?" diye sinirlendi eşi, "cevabı öğrenmek
istemezsin herhalde" dedi.
"İsterim" dedi Sam. "Lütfen anlat."
- "Madem öğrenmek istiyorsun, evet, seni üç kez aldattım"
diye cevap verdi eşi.
Kimlerdi bunlar?" diye sordu Sam. "İlki" diye anlatmaya başladı eşi
"hani sen 30 yaşındaydın ve kendi kliniğini kurmak istiyordun da
hiçbir banka sana kredi açmıyordu. Sonra bir banka müdürü eve
geldi; hiçbir şey sormadan tüm kağıtları imzaladı ve sen en modern
aletlerle kliniğini açabildin..."
- "Canım benim. Benim için kendini feda ettin demek. Benim sevgili
karıcığım" dedi Sam. "Peki ikincisi?"
- "Hani 50 yaşında kalp krizi geçirmiştin ya, kritik bir by-pass ameliyatı
olman gerekiyordu, hiçbir doktor o cesareti gösteremiyordu. Her an
ölebilirdin. Dr. Halery onca yoldan kalktı geldi, ameliyatını yaptı. Sen
hayata döndün" dedi eşi.
- "Ah benim sevgili karım. Hayatımı kurtarmak için kendini bir kez daha
feda ettin, öyle mi? Peki üçüncü aldatışın?"
- "Hatırlıyor musun, yıllar önce diş hekimleri odası başkanı olmak
istemiştin de 369 oy eksikti...(!)
 
 
HİZMETÇİ KIZ
Adam arkadaşlarına heyecanlı heyecanlı birseyler anlatmaktadır,
- Çok acayip bir sey oldu arkadaşlar, dün gece kapıyı çaldım, karanlıkta açanı
hizmetçi kız zannedip öptüm. Meğer karim değil miymiş?
- Eee, ne olmuş yani?
- Daha ne olsun yahu? Karimi öperken karim; "Dikkat et sevgilim, kocam her an gelebilir, diye fısıldadı...
 
NASA
Nasa Mars'a adam gönderecekmiş. Sadece bir kişi gidebilecek, giden de geri dönemeyecekmiş. İlk aday olan mühendise bu iş için ne kadar isteyeceğini sormuşlar:
- 1 Milyon Dolar demiş ve eklemiş – kızılhaç’a bağışlayacağım.
İkinci aday olan doktora da aynı soruyu sormuşlar. Doktor:
- 2 Milyon Dolar demiş. - Bir milyonunu aileme bir milyonunu da tıbbi araştırmalara bağışlayacağım.
Üçüncü aday olan Temel aynı soruya
- 3 Milyon Dolar diye cevap verince yetkililer diğerleri bu kadar az isterken kendisinin neden 3 milyon dolar istediğini sormuşlar. Temel yetkililere doğru eğilmiş, kısık bir sesle:
- 1 milyonunu ben alırım, 1 milyonunu size veririm, mühendisi de
Mars'a göndeririz.
 
 
HESAPLAMA HATASI
Dünyanın en komik kazası:
Bir duvarcı ustasının şantiyede başına gelen kaza ile ilgili şefine yazdığı mektup:
Sayın şantiye şefim; İş kazası tutanağına planlama hatası diye yazmıştım. Bunu yeterli görmeyerek ayrıntılı anlatmamı istemişsiniz. Şu anda hastanede yatmama neden olan olaylar aynen aşağıda anlattığım gibi olmuştur
.Bildiğiniz gibi ben bir duvar ustasıyım. İnşaatın altıncı katındaki işimi bitirdiğim zaman biraz tuğla artmıştı. Yaklaşık 250kg kadar olduğunu tahmin ettiğim bu tuğlaları aşağıya indirmek gerekiyordu,
.Aşağı indim, bir varil buldum, ona sağlam bir ip bağladım ve ardından altıncı kata çıktım.
.İpi bir çıkrıktan geçirip ucunu aşağıya saldım.
.Tekrar aşağıya indim ve ipi çekerek varili altıncı kata çıkardım.
.İpin ucunu sağlam bir yere bağlayıp tekrar yukarı çıktım.
.Bütün tuğlaları varile doldurdum.
.Aşağı indim, bağladığım ipin ucunu çözdüm.
.İpi çözmemle birlikte birden kendimi havalarda buldum. Nasıl bulmayayım? Ben yaklaşık 70 kiloyum. 250 kilogramlık varil süratle aşağıya düşerken beni yukarı çekti. Heyecan ve şaşkınlıktan ipi bırakmayı akıl edemedim.
.Ben yukarı çıkarken yolun yarısında, aşağı inmekte olan tuğla dolu varille çarpıştık. Sağ iki kaburgamın kırıldığını hissetim.
.Tam yukarı çıkınca, iki parmağım iple beraber çıkrığa sıkıştı; Parmaklarım da bu sırada kırıldı.
.Bu esnada yere çarpan varilin dibi çıktı ve tuğlalar etrafa saçıldı. Varil hafifleyince, bu sefer ben aşağı inmeye varil ise yukarı çıkmaya başladı ve yolun yarısında yine varille çarpıştık! Sol bacağımın kaval kemiği de bu sırada kırıldı.
.Yere inince can havli ile ipi bırakmayı akıl ettim. Bu sefer de başımı yukarı kaldırdığımda boş varilin süratle üzerime geldiğini gördüm! Kafatasımın da böyle çatladığını sanıyorum. Bayılmışım, gözümü hastanede açtım.
 
 
YÖNETİCİ VE MÜHENDİS
Büyük bir şirketin üst düzey yöneticilerinden biri bir gün Newyork üzerinde balonla dolaşmaya çıkar. Aksilik bu ya, pusulasını aşağıya düşürür ve kaybolur.
İnmek için uygun bir yer ararken bir gökdelenin tepesinde sigara içen bir adam görür ve alçalır.
- Pardon. Ben neredeyim acaba? diye sorar.
- Yerden 500 feet yükseklikte bir balonun içindesin. der adam.
Yönetici sinirlenir:
- Sen mühendissin değil mi? diye sorar.
- Evet. der adam. Nereden bildin?
- Çünkü başım belada ve sana bir soru soruyorum. Verdiğin cevap 100% doğru fakat hiç bir işime yaramıyor.
- Sen de yöneticisin değilmi?
- Evet sen nereden bildin?
- Çünkü yerden 500 feet yükseklikte bir balonun içinde kaybolmuşsun. Pusulan yok, berbat durumdasın. Fakat bu şimdi benim suçum oldu.
 
AMERİKAN TEKNOLOJİSİ
Amerikalılar yeni bir uçak geliştirirler ve bu uçağı denemek için
Arabistan'a götürürler.Bir Arap pilotunu uçağa bindirirler ve uçak havalanır. Arap pilot uçağı kullanırken dört motordan biri patlar.
Göstergelerde "Don't panic. This is American technology" yazısı görülür, pilot rahatlar.
Daha sonra bir motor daha patlar ve göstergelerde yine aynı yazı görülür. Pilot da uçmaya devam eder. Ne var ki az sonra iki motor birden patlar. Hiç motor kalmayınca Arap pilot panikler. Tam bu esnada göstergelerde yine aynı yazı görülür ve uçak kendi kendini yumuşak bir şekilde indirir. Araplar pilottan bu olayı öğrenince şaşırırlar ve kendileri de böyle bir uçak yapmaya karar verirler. Ve nitekim bir uçak yapıp Amerika'dan bir pilot davet ederler. Pilot biner uçağa, başlar uçmaya. Bir iki dakika sonra bir motor patlar. Göstergelerde "Don't panic. This is Arabic technology" yazısı görülür. Az sonra ikinci motor da patlar ve aynı yazı gözükünce Amerikalı pilot: "Ulan bizim uçağın aynısını taklit etmişler." der. Derken iki motor birden patlayınca uçağın kendi kendini yere indireceğini düşünen pilot göstergelerde şu yazıyı görür: "Don't panic. This is Arabic technology. Please repeat after me. Eşhedü en la ilahe illallah...."
TERCİH
Iki mühendislik öğrencisi kampus içerisinde yürürken biri diğerine sorar,
- Bu muhteşem bisikleti de nereden buldun ? Diğeri cevap verir,
- Dün tek basıma dolaşırken bir yandan da okulu bitirince ne is yapacağımı düşünüyordum. Birden bu bisikletin üzerinde nefis bir kız geldi ve yanımda durdu. Bisikleti çimenlerin üzerine bıraktı ve üzerindeki bütün giysileri çıkarttı. Sonra da bana
- Hangisini istiyorsan al dedi.
Diğer öğrenci arkadaşını doğrularcasına basını sallayarak,
- İyi seçim yapmışsın, elbiseler belki sana uymayabilirdi".
 
 
 
 
15 MİLYON LİRAM VAR
Öğretmen çocuğa sormuş.
-Oğlum elini pantolonunun sağ cebine attın ve 10 milyon lira çıkarttın, sol cebinden de 5 milyon lira çıktı.Senin şimdi neyin var?
-Öğretmen çocuğun 15 milyon liram var, cevabını beklerken çocuk cevap vermiş.
-Herhalde üzerimde başka birinin pantolonu var öğretmenim!
 
ELEKTRİK
Bir gün öğrenciler sınav oluyorlarmış.
Öğretmen bir öğrencisini kaldırarak ona şu soruyu sormuş:
-Oğlum söyle bakalım elektrik nelerden geçmez?
Çocuk şöyle cevap vermiş:
-Lastikten, camdan ve tahtadan.
-Başka?
Çocuk biraz düşündükten sonra:
-Birde yoksul mahallelerden geçmez öğretmenim diye cevap vermiş.
 
KEVSER
İmam Hatip Lisesinde teftiş yapan bir müfettiş sınıfa girer..Ders Kuran-i Kerim'dir. Bir öğrenciyi kaldırarak ismini sorar.
Öğrenci:"Fatih" diye cevap verir.
Müfettiş : "Peki öyleyse yavrum Fatiha suresini oku bakalım.."..çocuk sureyi okur.
Sıra başka bir öğrenciye gelmiştir. müfettiş yine sorar.
"İsmin ne çocuğum?".
Çocuk cevap verir:
"Yasin ama arkadaşlar kısaca Kevser derler "
 
 
KARNE
Karne günüydü.Küçük oğlan okuldan döndü.
Annesi "Karnen nerede?" diye sordu.
Çocuk güldü :
-Arkadaşıma ödünç verdim. Babasını korkutacak...
 
KÜÇÜK ALİ
Küçük Ali okula başladığından beri her gün öğretmeni Aysel hanıma gidip,
- "Öğretmenim beni yanlış sınıfa koydunuz, benim yerim birinci sınıf değil, ablam üçüncü sınıfta ama ben en az onun kadar akıllıyım, hiç olmazsa beni üçüncü sınıfa alın." diye şikayet edermiş.
Bundan sıkılan Aysel öğretmen bir gün Ali'yi kaptığı gibi okul
müdürüne çıkmış ve olayı anlatmış. Okul müdürü:
- "Peki" demiş, "Bu çocuğu bir imtihan edelim, yeri üçüncü sınıfsa o sınıfa koyalım" ve başlamış sorgulamaya,
- Iki kere iki?
- Ali hemen "Dört" demiş,
- "Sekiz kere dokuz?"
Ali hemen
-"Yetmiş iki" demiş,
-"Kaç mevsim var?"
Ali hemen
-"Dört" demiş.
Bu sırada Aysel hocada
- "Müsaade ederseniz bir kaç soruda ben sorayım" demiş ve sormuş:
- "Söyle bakalım Ali, ineklerde dört tane ama bende iki tane var, bu nedir?"
Ali hemen
-"Ayak" demiş, Aysel hoca sormuş
-"Peki senin pantolonunda olup ta benim pantolonumda olmayan şey nedir?" Ali hemen yanıtlamış
-"Cep".
Bunun üzerine Aysel hoca dönmüş müdüre,
-"Üçe koyalım hocam" diyecekken
Müdür, Aysel hocanın sözünü kesmiş,
-"Hocam, bu çocuğu üçe değil beşinci sınıfa koyalım, zira son iki suale ben doğru cevap veremedim"

Porsche
 

Adam gazete okurken bir ilan görmüş: “50 DOLARA SATILIK PORSCHE”. Adam gözlerine inanamamış “ne bu yaaa şaka mı yapıyolar” demiş,ilandaki adrese gidip öğrenmek istemiş… Evin kapısını çalmış, kapıyı bir kadın açmış, adam gazetedeki ilanı göstererek “arabayı görebilir miyim?” demiş.. Kadın “tabi ki” deyip adamı arabaya götürmüş…. Adam bir bakmış resmen gıcır gıcır muhteşem bir Porsche…. “Yaw insan böyle bir arabayı nasıl 50 dolara satar, acaba bir arızası falan mı var?” diye düşünmüş, bir test sürüşü yapmak istemiş.. Kadın ona da “tabii” demiş adam test sürüşünü bitirmiş, araba tek kelimeyle mükemmel….. adam sonunda dayanamamış ve kadına sormuş: -Hanımefendi bu muhteşem arabayı 50 dolara satmak istediğinize emin misiniz..????? - Elbette eminim… - Kusura bakmayın ama çok merak ettim neden böyle bir arabayı bu kadar komik bir fiyata satıyorsunuz?? Kadın “anlatayım” demiş…” kocam dün sekreteriyle kaçtı… bana da şu notu bırakmış” diyerek adama bir kağıt uzatmış…. adam kağıda bakmış şöyle yazıyor.. “Karıcığım biliyorum bana çok kızacaksın ama sonunda gerçek aşkı buldum ve onunla buradan gidiyoruz…. hiç “ben nolucam” diye dırdır etmeye kalkma herseyi senin üzerine yaptım evi de eşyaları da istemiyorum,sadece Porsche mu sat ve parasını bana gönder.”
Parmak

Vaktiyle Fransa hükümet ricalinden biri Napolyon Bonapart’’ı bir muharebede tenkide kalkışıp parmağını harita üzerinde gezdirerek: -Önce şurasını almalıydınız, sonra buradan geçerek ötesini zaptetmeliydiniz, gibi fikirler yürütmeye başlayınca, Napolyon: -Evet demiş, onlar parmakla alınabilseydi dediğin gibi yapardım.
Padişah ile Kayserili

Vaktiyle padişahın biri, - Bana yalan söyleyebilene bir küp dolusu altın vereceğim! demiş. Yalancılar, hemen saraya koşuşturup başlamışlar yalana; - Bir kuş, aslanı kapıp yuvasına götürdü. - Bunun neresi yalan?.. Kuş kartaldır, arslan da kuzu kadar minik bir yavru. Kaptımı götürür tabii!..” - Komşu ülkede bir eşeği kral yaptılar!.. - Ülkenin kralı, pencereden bakınırken tacını duşurmuş. Taç da pencerenin altındaki eşeğin başına geçmiş. Taç kimin kafasındaysa, kral odur tabii!.. - Padişahım, ben gökyuzune bir ok attım. Altı ay sonra geri dondu! - Senin ok bir ağacın üstüne düşmüştür. Ağaç, sonbaharda yapraklarını dökünce, takılacak yer bulamayıp yere inmiştir. Böylece padişah, her yalana gerçek bir bahane bulmuş ve kimse padişaha bu yalandır dedirtememiş. Bir gün bir Kayserili çıkagelmiş; - Padişahım, sen benim babamdan borç olarak bir küp dolusu altın almıştın. Şimdi geri almaya geldim. Yalandır dersen ödülümü ver. Yalan değil dersen borcunu öde!..
Öksüremiyorum ki
 
Adamın biri çok kuvvetli öksürüyormuş, doktora gitmiş derdini anlatmış. Doktorda adama yanlışlıkla öksürük ilacı yerine müshil ilacı vermiş ve demişki:bir hafta boyunca yemeklerden sonra iç ve yanıma gel. Adam bir hafta sonra gelince doktor: Öksürüğün nasıl oldu deyince, adamda: Cesaret edipte öksüremiyorumki,demiş

doktorlar

Bir kadınla en çok kimin birlikte olabileceği konusunda bir yarışma yapılıyormuş, dayanırsa kadın dayanamazsa yarışmacı büyük ödülü alacakmış. Nam-ı Kemal de oradaymış. Her postadan sonra da duvara çarpı atılıyormuş. Alman başlamış 1,2,3.. tıkanmış. İngiliz başlamış 3,5,7.. o da tıkanmış. Fransız 15,20.. derken o da kalmış. Bizim Nam-ı Kemal başlamış 70,80,90 derken durmak bilmiyor. Bakmış kadın iş kötü, Nam-ı Kemal’’in duracağı yok, 95.yi yaparken “yok efendim bu 94.” diye tutturmuş. Nam-ı Kemal, “Olur mu hanfendi 95 oldu, burada boşuna mı çarpı atıyoruz, sayıyoruz” dese de kadın dinlemiyor, “hayır bu daha 94.” diyormuş. En sonunda bizimki zıvanadan çıkmış: - “Başlarım şimdi çarpına da sana da, sil hepsini sıfırdan başlıyoruz.”
Sevindim…
 
Genç iş adamı uçağa binmek üzere havaalanına gelir ve bilet kontrolü yapılan masaya giderek, elindeki valizleri teslim eder. Görevli; “Biletinizi alabilir miyim?” Adam biletini verir ve ekler; “Biletimden göreceğiniz gibi New York’’a gidiyorum. Ancak, verdiğim yeşil valizin Londra’’ya, mavi olanın da Paris’’e gitmesini istiyorum.” Görevli kız şaşkınlıkla; “Özür dilerim, ancak bunu yapmam mümkün değil”. Bunun üzerine genç adam; “Bunu duyduğuma çok sevindim. Geçen sene yapmıştınız da!”
Sert Komboy
 
Bir kovboy çiftliğine dönmektedir.Bindiği atı yeni satın almıştır.Atın üstünde bir gün evvel evlendiği genç bir kadını da getirmektedir.Sel yatağı boyunca ilerlediklerinden, kötü bir rastlantı sonucu at kayar. -Bir,der kovboy kısaca. Ve on dakika sonra at yine bir yoldan sapma yapar. -İki, der kovboy. Biraz daha ileride, at bir engel karşısında, az kalsın dengesini kaybeder gibi olur, bu kez kovboy ne bir, ne iki der.Kadını attan indirir ve : -Üç, der! Ve bir tabancayla atı öldürür. Genç evli kadın, dehşete düşmüştür.İtiraz etmekten kendini alıkoyamaz. -Herşeye karşın, biraz sert, yapmamalıydın! Ve kovboy sayar : -Bir!
Sarışın

 Bir sarışını kaçırmışlar. Zorro da onu kurtarmaya gelmiş. Kaçıran herifi bir-iki hareketle devirdikten sonra Zorro, adamın giysilerine kılıçla “Z” harfini çizmiş. Sarışın hayranlık içinde şöyle demiş: “Sağol Züpermen!!”

 Sobadaki hikmet
 

Fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropologdan oluşan bir heyet bir araştırma için arazide bulunmaktadır. Birden yağmur bastırır. Hemen yakındaki bir arazi evine sığınırlar. Ev sahibi bunlara bir şeyler ikram etmek için biraz ayrılır. Hepsinin dikkati soba üzerinde toplanır. Soba yerden 1 m. kadar yukarda, altındaki dizili taşların üzerindedir. Sobanın niçin böyle kurulmuş olabileceğine dair bir tartışma başlar. Kimyacı, “adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış”; fizikçi, “adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş”; jeolog, “burası tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan herhangi bir deprem anında sobanin taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangin olasılığını azaltmayı amaçlamış”; matematikçi, “sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece de odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış”; antropolog, “adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha hafif biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş”. Bu sırada ev sahibi içeri girer ve ona sobanın yukarda olmasının nedenini sorarlar., Adam cevap verir: - “Boru yetmedi.”
Sigara

Albay askerlerin sigara içmelerine engel olmak için kantinin duvarına bir yazı asmıştır.Yazıda :
-Sigara öldürür, diye yazıyormuş.
Ertesi gün oradan geçen albay yazının altındaki cevabı görmüş :
-Türk askeri ölümden korkmaz!
Sır tutmak

Yavuz Sultan Selim, birçok Osmanlı padişahı gibi sefere çıkacağı yerleri gizli tutarmış. Bir sefer hazırlığında, vezirlerinden biri ısrarla seferin yapılacağı ülkeyi sorunca, Yavuz ona “Sen sır saklamayı bilir misin?” diye sormuş. Vezir : “Evet hünkarım, bilirim” dediğinde, Yavuz cevabi yapıştırmış: “Ben de bilirim”.
Sınav sorusu
 
Biyoloji dersinden yapılacak sınav için sınıftaki herkes acayip çalışmış, notlar fotokopiler havada uçuşmuş. Daha sonra sınavın yapılacağı gün gitmişler bir de bakmışlar, ortada kağıt kalem yok sadece sıra sıra mikroskoplar. Hocada başlarında bekliyorken demiş ki, “Bu mikroskoplarda lam’’da bir böceğin bacağı var, sınavınız bacağından böceği tanımak” Tabi hemen itirazlar, ama fayda etmemiş, hoca dediği dedik. Öğrenciler mikroskopların başına geçmiş. Ama bir şey yapamıyorlar. En sonunda biri dayanamamış, kapıyı çarpıp çıkmış. Hoca arkasından seslenmiş : ‘”’Kimsin ulan sen, kapıyı çarpıp çıkıyorsun?” Kapı hafifçe aralanmış ve bir bacak uzanmış : “Tanısana hadi, tanısana kim olduğumu”

Trafik Polisi
 Adamın birini gece vakti çevirir trafik polisi ceza yazacak ya sorar ; - Beyefendi ruhsat lütfen ! - Buyrun Memur Bey . - Alkol ?! - Yok Memur Bey . - Kemer takılı mıydı ?! - Evet Memur Bey . - İlk yardım çantanız ?! - Tastamam yerinde Memur Bey . Bakmış olacağı yok memur ; - Mezdeke kasetin varmı ?! - Var Memur Bey . - Koy kaseti ! - Tamam Memur Bey . - 3. Parçayı çal !! - Tamamdır memur bey ??… - Şimdi ben oynuyorum sen para yapıştırıyorsun!!!
Tatlı ve ucuz

Müller akşama doğru Hamburg’da bir otele yerleştikten sonra, sokağa çıktı. Geceyi eğlenerek geçirmek istiyordu. Bir taksiye bindi, şofor sarışın ve güzel bir kızdı. Ona: - “Beni bu gece en ucuz ve en tatlı eğleneceğim bir yere götürün,” dedi. Şoför kız: - “En ucuz ve en tatlı…”, dedi ve hareket etti.
Şeytan Rıdvan

Bir gün Fatih Terim Rıdvan Dilmen’’i Florya tesislerine çağırır ve : -Benim oyuncularım seninkilerden akıllı, der. Bunun üzerine Rıdvan : -Göster hadi, der. Fatih : -Hakan gel oğlum, der. Hakan : -Buyur hocam, der. -Senin babanın oğlu olup ta senin kardeşin olmayan kimdir? -Tabiki benimdir hocam, der. -Waww doğru söylüyormuşsun, der Rıdvan. Fenerbahçe tesislerinde : -Boliç gel evladım. -Buyur hocam. -Senin babanın oğlu olup ta senin kardeşin olmayan kimdir? -Hımmm bilmem kimdir hocam? -Bak birde bana soruyor git iki kat antrenman yap!!! Boliç düşünür : -Ulan hocayı kızdırdık bari Rüştü’’den öğreniyim. -Rüştü. -Ne var. -Senin babanın oğlu olup ta senin kardeşin olmayan kimdir? -Tabiki benim. -Sağol. Boliç koşarak Rıdvan’’ın yanına gelir. -Hocam hocam cevabı buldum. -Nedir? -Tabii ki Rüştü’’dür hocam. -Salak herif cevap Rüştü olur mu? -E peki o zaman nedir? -Tabi ki Hakan Şükür’’dür.
Stil

Öğretmen öğrencilere soru soruyor: - “Ağaçta 7 kuş var. Avcı ateş ediyor, 3 tanesini vuruyor. Ağaçta kaç kuş kaldı?” Biri cevap veriyor: - “4 kuş kalır.” Başka bir çocuk da hemen atılır: - “Hayır öğretmenim ateş edince bütün kuşlar uçar, ağaçta hiç kuş kalmaz…” Öğretmen bunun üzerine: - “Cevap yanlış ama stilini sevdim”, der. Çocuk buna karşılık verir: - “Öğretmenim, ben de bir soru sormak istiyorum… Karşıdan 3 bayan geliyor, ellerinde dondurma var. Biri yalayarak yiyor, biri emerek, biri de ısırarak… Bu bayanlardan hangisi evlidir?” Öğretmen düşünüyor, düşünüyor… - “Emerek yiyen evlidir”, diyor… Çocuk cevap veriyor: - “Hayır öğretmenim, parmağında alyansı olan… Ama ben de sizin stilinizi sevdim..”

Niye gülmüş
 

Uçak, Yeşilköy’’den kalkmıştı. Bakırköy Akıl Hastanesinin üzerinden geçerken, pilot birden gülmeye başladı. Hostes bu gülüşün sebebini sorunca, pilot şu cevabı verdi: - “Başhekim kaçtığımı öğrenince kimbilir nasıl şaşıracak!”
Niçin?

Karadenizlilere niçin Perşembe günü fıkra anlatılmaz? Cevap: cuma namazında gülmesinler diye ..
Neden kotkuttun
 
Bir gün taksiye binen bir müşteri şoföre bir şey sormak için hafifçe omzuna dokunur. Şoför bir çığlık atıp, direksiyonun kontrolünü kaybeder, bir otobüse çarpmak üzere iken direksiyonu kırar, kaldırıma çıkıp, bir vitrinin önünde arabayı durdurur. Arkaya dönüp müşteriye: -Bir daha bunu yapmayın! diye bağırır. Müşteri ise sâkinlikle bir ufacık dokunmanın onu bu kadar korkutup sıçratacağını düşünemediğini söyler. Bu arada kendini toparlamış olan şoför: -Haklısınız, aslında sizin kabahatiniz yok, der, bugün benim ilk taksi şoförlüğüm, 25 senedir cenaze arabası şoförüydüm…
Nasıl yaptın?

Bektasi, evinde misafir oldugu için, karpuzcuya ugramis: -Iyi karpuzun var mi? -Kurabiye gibi baba, güven bana! -Peki öyleyse iyi bir tane ver bakalim. Karpuzcu birini seçip vermis.Baba erenler, almis ve eve gitmis. Bektasi, yemekten sonra, konuklarinin önünde karpuza gururla biçagi vurmus.Fakat o ne?Ilk biçak darbesinden sonra etrafi koku salmis. Karpuz ikiye ayrilinca, fos diye çürüyen içi masaya yayilmis.Tabii her taraf berbat, Bektasi ise mahçup olmus. Baba, sabahi zor etmis ve solugu karpuzcuda almis: -Erenler, seni tebrik ederim? Karpuzcu sasirmis: -Hayrola baba, beni niye tebrik ediyorsun? Bektasi: -Ulan kesmeden, delmeden o karpuzun içine nasil siçtin, dogrusu sasip kaldim. Seni onun için tebrik ediyorum.

Nasıl doktor
Doktor, ünlü bir ressam olan arkadaşını ziyarete gitti. Ünlü ressam, son olarak yaptığı hasta bir adam tablosunu doktor arkadaşına gösterip: -Eee, söyle bakalım fikrin ne? diye sordu: Doktor tabloya tekrar bakıp cevap verdi: -Merak edilecek bir şey yok. Sadece üşütmüş, o kadar…
Mısır Patlağı
 
Bir gün bir bilim adamı yılbaşı nedeniyle hastaneleri gezip akıllanan delileri salmaya karar vermiş. Bir sürü hastaneyi gezmiş fakat hiç akıllandığına kanaat getirilen deliye rastlamamış. En sonunda bir hastaneye gitmis birde bakmış ki bütün deliler zıplıyor hemen onlarla ilgilenen doktorlara sormuş: -”Bunlar neden böyle zıplıyorlar?” -”Bunlar kendilerini mısır patlağı zannediyorlar.” demiş Birde bakmışlar ki bir tanesi zıplamadan yatağın üzerinde sabit bir sekilde duruyormuş. Hemen ona yaklaşarak sormuş. -”Sen neden zıplamıyorsun?” -”Ben tavaya yapıştım…”
Kol
 

Genç avukat, hırsızlıkla suçlanan müvekkilini hapis cezasından ancak, yaratıcı bir savunma yaparak kurtarabileceğini biliyordu. Bu nedenle savunmasını, sözcüklere “dans ettirerek” yapmaya başladı. · “Müvekkilim, arabanın camından içeri yalnızca kolunu sokup çantayı almıştır” dedi ve yargıcın hukuka olan saygısını hedefleyerek sürdürdü konuşmasını: “Siz de takdir edersiniz ki, müvekkilimin kolu, müvekkilimin bizzat kendisi değildir” dedi ve görüşünü şöyle sürdürdü: “Yalnızca bir kol tarafından işlenen bir suç için, kişinin suçsuz öteki kolunu, bacaklarını ve bedeninin suçsuz tüm organlarını da cezalandırmış oluyorsunuz. Bu kararınızla, suçsuz organları da hiç de hak etmedikleri bir cezaya çarptırıyorsunuz. ” Genç avukat bu görüşünü açıkladıktan sonra yargıca sordu: “Bu davranışınızı, kişi hukukuna olan saygınızla nasıl bağdaştırabileceğinizi açıklayabilir misiniz?” Yargıç, genç avukatın bu sözleri üzerine gülümsedi : · “Peki, o zaman ben de kararımı aynı mantık doğrultusunda veriyorum ve müvekkilinizin, suçlu kolunu bir yıl hapse mahkum ediyorum” dedi. Sonra da kararını, gülümseyerek tamamladı : “Müvekkiliniz isterse, hapsedilen koluna eşlik edebilir.” Yargıcın bu kararından sonra gülme sırası, yargılanmakta olan hırsıza gelmişti. Genç avukatının yardımıyla takma kolunu çıkarttı, yargıca teslim etti ve öteki kolunu avukatının koluna sokarak mahkeme salonundan ayrıldı.
Kim Daha Akıllı?

Doktor, muayenehaneye ilk kez gelen hastadan 50 bin, sonraki muayenelerde 30 bin lira aliyordu. Bunu öğrenen Kayserili, muayeneye ilk gidişinde: - İşte yine geldim doktor bey dedi. Doktor soyunmasıni söyledi. Muayene etti, ücretini aldı: - Sağlığınız düzeliyor. Aynı ilaçları kullanmaya devam edin!

SELAM OLSUN OĞUZ KAYI BOYUNA SELAM OLSUN AVLAMIŞ KÖYÜNÜN TAŞINA TOPRAĞINA KURDUNA KUŞUNA  
 

Şeyh EDEBALİ'den Osman Gazi'ye Nasihat ..... “

Ey Oğul! Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana... Güceniklik bize; gönül almak sana.. Suçlamak bize; katlanmak sana.. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana.. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana.. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana... Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana.. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana.. Ey Oğul! Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı, Allah Teala yardımcın olsun. Beyliğini mübarek kılsın. Hak yoluna yararlı etsin. Işığını parıldatsın. Uzaklara iletsin. Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin. Sen ve arkadaşlarınız kılıçla, bizim gibi dervişler de düşünce, fikir ve dualarla bize va’dedilenin önünü açmalıyız. Tıkanıklığı temizlemeliyiz. Oğul! Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarlarında savrulur gidersin.. Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkar ve iradene sahip olasın!.. Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir. Milletin, kendi irfanın içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır. İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler, ancak senin fazilet ve adaletinle gün ışığına çıkacaktır. Ananı ve atanı say! Bil ki bereket, büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin. Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme; bildin deme! Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın zedelenir... Şu üç kişiye; yani cahiller arasındaki alime, zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken, itibarını kaybedene acı! Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir. Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli (korkusuz, pervasız, kahraman, gözüpek) derler. En büyük zafer nefsini tanımaktır. Düşman, insanın kendisidir. Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir. Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir. Ülke sadece idare edene aittir. Ölünce, yerine kim geçerse, ülkenin idaresi onun olur. Vaktiyle yanılan atalarımız, sağlıklarında devletlerini oğulları ve kardeşleri arasında bölüştüler. Bunun içindir ki, yaşayamadılar.. (Bu nasihat Osmanlı’yı 600 sene yaşatmıştır.) İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkmaz. Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca laflamaya başlar. Laf dedikoduya dönüşür. Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez. Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir!.. Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur. Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı... Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli. Savaşı sevmem. Kan akıtmaktan hoşlanmam. Yine de, bilirim ki, kılıç kalkıp inmelidir. Fakat bu kalkıp-iniş yaşatmak için olmalıdır. Hele kişinin kişiye kılıç indirmesi bir cinayettir. Bey memleketten öte değildir. Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz. Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok. Çünkü, zaman yok, süre az!.. Yalnızlık korkanadır. Toprağın ekim zamanını bilen çiftçi, başkasına danışmaz. Yalnız başına kalsa da! Yeter ki, toprağın tavda olduğunu bilebilsin. Sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek ise, sessizliktedir. Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez!.. Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez. Osman! Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın...

 
Facebook beğen  
 
 
 
 

 

İstiklâl Marşı Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır parlayacak! O benimdir, o benim milletimindir ancak! Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal! Kahraman ırkıma bir gül... ne bu şiddet, bu celâl? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal. Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal. Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım; Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım. Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım. Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar. Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar, 'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar? Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın; Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın. Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın, Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı. Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı. Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ! Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ, Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ. Rûhumun senden İlahî, şudur ancak emeli: Değmesin ma' bedimin göğsüne nâ-mahrem eli! Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli- Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli. O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım. Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım; Fışkırır rûh-ı mücerred gibi yerden na'şım; O zaman yükselerek arşa değer belki başım! Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl! Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl. Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl; Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet, Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!


 
Bugün 36290 ziyaretçikişi burdaydı!
ESYÖRÜK Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol