ESKİŞEHİR YÖRÜKLER DERNEĞİ 2014 ESYÖRÜK
 
eskisehiryoruklerdernegi
EY ERTUĞRULUN EVLADI..! KAYA GİBİ SERT KAYI GİBİ MERT OLASIN...!!  
  ESKİŞEHİR YÖRÜKLER DERNEĞİ-
  AVLAMIŞ KÖYÜ YÖRÜKLERİ
  OSMANLI
  OSMANLI PADİŞAHLARI
  HABER YÖRÜK ESKİŞEHİR
  İLETİŞİM
  BÜYÜK TÜRK TARİHİ
  ŞİİR KÖŞESİ
  MAKALE VE YAZILAR
  => Lozan Antlaşması
  TÜRKMENELİ KERKÜK
  VASİYETLER
  KAN BANKASI
  TÜRK TÜRKÜ SÖYLER
  NEVRUZ
  ARAMIZDAN AYRILANLAR
  ETKİNLİKLERİMİZ
  ÇANAKKALE SAVAŞI
  SEBETAYCILAR
  DİNİ BİLGİLER
  DÜŞÜNDÜREN SÖZLER
  EĞLENCELİK FIKRALAR
  BASINDA YÖRÜKLER
  YÖRÜKLER HAKKINDA
MAKALE VE YAZILAR

Karamanoğlu Mehmet Bey´i arıyorum, göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?

Bir ferman yayınlamıştı: "Bugünden sonra, dîvanda, dergâhta, bârgâhta, mecliste, meydanda Türkçeden başka bir dil konuşulmaya!" diye, hatırlayanınız var mı?

Dolanın yurdun dört bir yanını, çarşıyı, pazarı, köyü, şehri, fermana uyanınız var mı?

Nutkum tutuldu, şaşırdım merak ettim, dolandığınız yerlerdeki Türkçe olmayan isimlere, gördüklerine, duyduklarına üzüleniniz var mı?

Tanıtımın demo, sunucunun spiker, gösteri adamının showmen, radyo sunucusunun diskjokey, hanım ağanın, first lady olduğuna şaşıranınız var mı?

Dükkânın store, bakkalın market, torbanın poşet, mağazanın süper, hiper, gross market; ucuzluğun, damping olduğuna kananınız var mı?

İlân tahtasının billboard, sayı tablosunun skorboard, bilgi alışının brifing, bildirgenin deklarasyon; merakın, uğraşın hobby olduğuna güleniniz var mı?

Bırakın eli, özün bile seyrek uğradığı, beldelerin girişinde welcome, çıkışında good-bye okuyanınız var mı?

Korumanın, muhafızın, body guard; sanat ve meslek pirlerinin duayen; itibarın, saygınlığın, prestij olduğunu bileniniz var mı?

Sekinin, alanın platform; merkezin center; büyüğün mega, küçüğün mikro, sonun final, özlemin hasretin, nostalji olduğunu öğreneniniz var mı?

İş hanımızı plaza, bedestenimizi galeria, sergi yerlerimizi center room, showroom, büyük şehirlerimizi, mega kent diye gezeniniz var mı?

Yol üstü lokantamızın adı fast food, yemek çeşitlerimizin menü; hesabını, adisyon diye ödeyeniniz var mı?

İki katlı evinizi dupleks, üç katlı komşu evini tripleks, köşklerimizi villa, eşiğimizi antre, bahçe çiçeklerini flora diye koklayanınız var mı?

Sevimlinin sempatik, sevimsizin antipatik, vurguncunun spekülatör, eşkıyanın mafya, desteğe, bilemediniz koltuk çıkmağa, sponsorluk diyeniniz var mı?

Mesireyi, kır gezisini picnic, bilgisayarı computer, hava yastığını air bag, oluru, pekâlâyı, okey diye konuşanınız var mı?

Çarpıcı önemli haberler flash haber,

Yaşa, varol sevinçleri, oley oley,

Yıldızları, star diye seyredeniniz var mı?

Vırvırık dağının tepesindeki köyde, cafe show levhasının altında, acının da acısı kahve içeniniz var mı?

Toprağımızı, bayrağımızı, inancımızı çaldırmayalım derken, dilimizin çalındığını, talan edildiğini, özün el diline özendiğine içi yananınız var mı?

Masallarımızı, tekerlemelerimizi, atasözlerimizi unuttuk, şarkılarımızı, türkülerimizi, ninnilerimizi kaybettik,

Türkçemiz elden gidiyor, dizini döveniniz var mı?

Karamanoğlu Mehmet Bey´i arıyorum,

Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?

Bir ferman yayınlamıştı...

Hayal meyal hatırlayıp da, sahip çıkanınız var mı?

"Karamanoğlu Mehmet Bey´i Arıyorum. Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?" başlıklı yazı Sayın Yusuf YANÇ´ındır. Türk Dili dergisinde (1999, Nisan) yayınlanmıştır...

Geç Kaldın Onbaşım/YÖRÜK VELİ(Öykü)

12 Eylül ün sancılı,sokağa çıkma yasağı uygulandığı 
günlerinde, İstanbul sokaklarında sabahlara dek,480 gün,5760 saat devriye gezmiştik. Kartal,Pendik,Gülsuyu,Samandıra,
Dolayoba,Kaynarca
Sultanbeyli,Yakaca,Kurtköy sokaklarını karış,karış gezmiş, santim santim ölçmüştük adeta...Bombalı pankart indirmiş,hırsız kovalamış,sigara içki kaçakcıları yakalamıştık. Zaman,zaman ölümün
soğuk nefesini ensemizde hissetmiş,serseri kurşunlarına hedef olmuştuk...
Yörük VELİ,Az konuşmayı seven,belkide koşuşacak fazla birşeyi olmayan,daha on 
beşinde evlendirilmiş,üç çocuklu,özü sözü bir
saf,katkısız bir anadolu çocuğuydu.Gönlü zengindi,fazla büyük düşleri yoktu.Gece,gündüz askerliğini bitirip,köyüne,dağlara dönme düşü kuruyordu.
-Bitmez onbaşım bitmez bizim bu askerliğimiz.Sıktı,boğdu,öldürecek beni bu şehir.Gözümde tütüyor TOROSLAR.Anamı,babamı,çocukları,
keçileri özledim.Ahh anasını satayım şimdi dağlarda,doğayla baş başa olmak vardı.Şaşıyorum bu insanlara bu şehirde nasıl yaşıyorlar,nasıl mutlu oluyorlar diye...
Aklı,fikri köyünde dağlarındaydı YÖRÜK VELİ NİN...Şehri ilk defa
askere gelirken görmüş,siyah kara lastik ayakkabıdan başka ayakkabı giymemiş,sinema,tiyatro ile tanışmamış,ilk okul üçüncü sınıftan
ayrılmış,okumayı zar,zor becerebilen birinin ne gibi düşleri olabilirdiki..?
Onun bitmez dediği askerliğimiz bitmiş ve gözyaşları içerisinde
ayrılmıştık.
Yıllar yılları kovaladı,her bayramlarda,yılbaşlarında ona göndermiş olduğum onlarca mektup ve kart hep yanıtsız kalmıştı. Köylerinde telefon yoktuki,arayıp halini sorayım? Yapacağım tek şey ona mektup göndermekti, bende onu yapıyordum.
Tam 25 yıl sonra ondan bir mektup aldım.Mektubu aldığımda olduk
ca sevinmiştim amma okuyunca keşke böyle bir mektup almasaydım diye kendi kendime söylenmiştim...
-Onbaşım...Bilmem beni hatırlıyabilecekmisin benim ben Yörük Veli. Asker arkadaşın YÖRÜK VELİ...Biliyorum eşşeklik ettim, senin mektuplarına,kartlarına cevap yazamadım amma bizim köyde postahane yok be onbaşım... Kağıdı,kalemi bile bulmak mesele...Sana bu mektubu 
hastahaneden  ANAMUR dan yazıyorum.Hastayım dostum çok hastayım.
Seni son bir kez göreyim dedim.
Bu kanser beni yedi bitirdi,eritti onbaşım...Mümkünse hemen çabuk yanıma gel.Geç kalma çabuk gel onbaşım...Seni dünya gözüyle son bir kez göreyim...
Bozuk türkçesi ile yazdığı mektubu kısmen böyleydi.Elimde mektupla
kalakaldım.Gözlerim uzaklara dalıp gitti.Anılar gözlerimde daha dün gibi
canlanmaya başladı....Düğünler ve ölümler o denli çoğalmıştıki,15 gün
yörük veli nin köyüne gidemedim.
Tam 15 gün sonra 12 saatlik otobüs,bir saatlik yayan yorucu bir yolculuktan sonra köyüne ulaşabildim.Köyde ilk rastladığım bir köylüye, -Yürük Veli nin evi neresi hemşerim...dedim.
Köylü bir müddet şaşkın gözlerle,yorgun suratıma baktıktan sonra,
-Hangi Yörük veli hemşerim.Bizim köyde üç tane Yörük Veli vardı.
VARDI...İşte bu kelime yüreğime CIZZZ diye düştü.Kardeşim,Asker arkadaşım YÖRÜK VELİ yoksa ölmüşmüydü?
-Dervişlerin YÖRÜK VELİ hemşerim.Hani hastahanede yatanı...
Diyebildim...Adam bir müddet gözleriyle beni süzdükten sonra,
-Geç kaldın hemşerim...Dervişlerin YÖRÜK VELİ geçen hafta öldü.
Başın sağolsun...
Yetişememiştim YÖRÜK VELİ yi görmeye yetişememiştim.Geç
kalmıştım.Köyün mezarlığına gittim.Bildiğim bütün duaları onun için okudum...Mezarlıktan ayrılıyordum ki,arkamdan bir ses işittim,
-Geç kaldın onbaşım geç kaldın.Oysa seni görmeyi ne kadarda çok
istiyordum.Hakkının helal et...
Duyduklarıma,kulaklarıma inanamadım...Dönüp arkama baktım,kimsecikler yoktu.Tekrar mezarın başına varıp bir,iki saat daha kaldım.Yine bildiğim bütün duaları tekrar,tekrar okudum,
-Affet beni VELİ affet dostum.Bu sefer eşşeklik bende oldu,geç 
kaldım...Gelemedim...
Dedikten sonra,mezarlıktan uzaklaşıyordum ki,arkamdan yine aynı ses,
- GEÇ KALDIN ONBAŞIM GEÇ KALDIN

 

Şahin Ertürk

 
Kosova başbakanını seyrederken, halkının çoğunluğu Türk olsa idi, Amerika bu kadar uğraşır mıydı sorusu geldi aklıma. Emperyal devletler bırakın bir Türk devletini tanımayı, var olanı hangi oyunlarla yok etsek, bölsek telaşında.  Osmanlı çekildikten sonra ecdat yadigârı topraklarda kan oluk oluk aktı. Bir yanda Sırpların arkasında Rusya, öbür yanda Orta Avrupa'ya yerleşmeye çalışan Amerika. Son el Kosova üzerinden oynandı. Yine de Kosova'nın bağımsızlığı hayırlara vesile olur inşallah diyelim.
 
Rusya hemen atağa geçti, KKTC'nin de tanınması gerek dedi. Bunu Başbakan Erdoğan duymazdan geldi. Oysa Putin ikinci defadır dillendiriyor bunu. KKTC'nin Tayyib'i ise ağabeyinin yolunda. Hala diyor ki ,"İzolasyon kalkmalı". Böyle bir cumhurbaşkanı gördünüz mü siz, "bağımsızlığı izolasyona tercih eden."  Ne yazık ki hem anavatan hem yavru vatanı sevk ve idare edenler, "bağımsızlık" kelimesini ağızlarına bile almıyorlar. Varsa yoksa izolasyon. Yani Dünya'nın KKTC ile ticaret yapmasının önünün açılmasını istiyorlar. Rum Devletinin kolonisi olarak görüyorlar kendilerini zahir. KKTC'ye bağımsızlığı yakıştıramıyorlar.
 
Erdoğan-Gül ve Talat üçlüsü "çözümsüzlük çözüm değildir" deyip, Annan Planı çukuruna gömüldüler. Arada bir kafalarını çıkarıp " İzolasyon " diyorlar, hepsi o kadar. Bağımsızlık onlara göre çözümsüzlük.
 
Amerika Dünya'yı işgal ederken, Kosova'ya bağımsızlık veriyor, KKTC'ye Rum Devletinin içinde yok ol diyor. Irak şapkasından  "Kürdistan" tavşanı çıkaracak fakat Türkiye, İran ve Suriye'den azalar koparılması gerekiyor. PKK, bir yandan PEJAK haline getiriliyor, bir yandan Dağlık Karabağ'a yerleştiriliyor. Pakistan'dan Washington dostu hükümet çıkmaz ise kaosun bitmesi mümkün değil görünüyor. Afganistan ise sil baştan.
 
Tüm bunları değil de son günlerde kendi derdimizden konuşmadığımız, Kerkük'e takıldım. Kosova meclisini seyrederken ilk aklıma Kerkük geldi nedense. Irak'ın toprak bütünlüğü korunmayacaksa, üçe bölüneceğine dörde bölünsün ne çıkar dedim, Kosova Başbakanı Haşim Taçi'yi dinlerken. Araplar ve Kürtler tarafından dönüşümlü bir asimilasyona uğratılan Türkmenlerin yaşamaya hakları yok mu? Devlet ve bağımsızlık onlara yakışmaz mı?
 
Kerkük referandumu gündeme geldiğinde, " Oy men ölmüşem..gavim, gardaş nerdesen" diyen Türklere arkasını dönmüş başbakanımız, Bakü'de demir dövmüştü hatırlarsanız. "Türk Birliği" kuracaklarmış. Güler misin ağlar mısın? Bakü'de M.Ali Talat'da demir dövmüştü. İzolasyoncuların demir dövmeye hakkı var mıdıt sizce? Hem bunlar hangi Türk birliğini kuruyor Allahaşkına? ABD nin "Stratejik Turan"ı nı mı?
 
Türkiye hangi camiye imam olacağını şaşırdı. AB ye uymaya çalışıyor, Fransa diyor ki "Kuzey Akdeniz Birliğine" gir. Öbür yanda BOP var. ABD'ye yetmedi bir de Asya bozkırlarına salacak bizi, Türk Birliği diye. "Turan" biraz kanlarına dokunuyor ya o bakımdan "Türk Birliği" diyorlar. Hatırlarsanız: "Orta Asya'da esir Türkler var, Rusya'nın sömürgesi" dendiği için 1944 yaşandı bu ülkede. Turana, " hayal, ırkçılık diyenler, yabancı türkülerle avuttular bu milleti. Şimdi "Türküm" diyemeyenleri Türk'ün anavatanına yollamaya çalışıyor Washington. Bu iş "Ilımlı İslam"a benzemez, maşalara duyurmuş olayım tekrardan.
 
ABD'nin yayılma siyasetine koşulan Türkiye'nin önderliğinde kurulması projelerini başlatanlara ve bilmeyenlere küçük bir "Turan Dersi" vermek istiyorum. Turan'ın ilk şartı bağımsızlıktır. Türkiye bağımsız mıdır peki? Hayır. Bağımsız olmayan Türkiye, "Türk Birliğini" kimin için kuruyor?  ABD'nin maymuncuk anahtarı mıdır bu ülke? Diyalog ve hoşgörü toplantıları yetmedi şimdi de "Türk Misyonerliğine " mi soyunduracak bu milleti?
 
Avrupalı olacaksın diye Brüksel'e yönlendirilen sonra kafasına vurulup yönü Asya bozkırlarına çevrilen Türkiye'nin rolü yine kobaylık. KKTC, Batı tarkya Türkleri, Dağlık Karabağ, Doğu Türkistan, Güney Azerbaycan, Türkmeneli demeden Türk Eli birliği olur mu hiç?
 
Yıl 2005..Irak Kürtleri sürekli Türkmenlere zulüm ediyor Washington kontrolünde. Kerkük'ü almaktan söz ediyorlar. Bunun üzerine o tarihte "Kerkük, Türkmeneli Devletinin Başkentidir" başlıklı yazımın bir kısmını sizlerle paylaşmak istiyorum. ( 7 Şubat 2005)
 
***********
 
"Tarihte hiç devleti olmamış Kürtler kullanılarak benim bin yıllık Kerkük'üme el koyamazlar. En kısa zamanda, Türkmenler devlet kurmalıdır. Adı , "Türkmeneli Devleti", başkenti de "Kerkük" olmalıdır. Bayrağı mavi zemin üzerine bir hilal ve yıldızdır.

Türkmeneli Devleti Anayasası bazı Maddelerini ise sıralıyorum:
I. Devletin şekli

1-Türkmeneli Devleti bir Cumhuriyettir.
2-Türkmeneli Devleti , toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Türk Milliyetçiliğine bağlı , bir hukuk devletidir.

III. Devletin bütünlüğü, resmi dili, bayrağı, milli marşı ve başkenti

3-Türkmeneli Devleti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür.
Dili Türkçedir.
Bayrağı, mavi zemin üzerinde beyaz ay ve yıldızdır.
Milli Marşı, "Kerkük Marşı"dır.
Başkenti " Kerkük"tür.

1V. Devletin Şehirleri:
Musul, Kerkük, Erbil, Süleymaniye

****

Şeklinde devam ediyor, "Türkmeneli Devleti"nin Anayasası.

Doğması an meselesi olan , "Türkmeneli Devleti" Türk dünyasına hayırlı olsun diyorum. Satırlarımı " Türkmeneli Devletinin " millî marşı ile bitiriyorum.

KERKÜK MARŞI
And olsun, mavi asmânım sana
And olsun şanlı toprağım sana.
Vatan için çalışırız
Ya ölürüz ya kalırız
Hizmet etmek için sana
Yürüyelim hep bu yolda zafere
Bayrağımız kaldıralım göklere
Koy görsünler şanımızı
Cihana destan olur.

****
 
Milletler geleceklerini kendileri öngördükleri zaman büyük millet olur, efendim. Bunun adına bağımsızlık denir. " Bir devletin kendisini özgürce yönetebilme hakkıdır bağımsızlık."
 
Ve Türkler bağımsızlıklarına çok düşkündür.

     Selam sayın okurlarım, bu hafta sizlere 3-4 Mayıs 2008 tarihinde 2. Yörük Türkmen Büyük Kurultayından bazı notlar ve 6. Çukurova Yörük Türkmen ve önümüzdeki günlerde Mensubu olduğum S.M.M.M oda seçimleri yapılacak onlar ile ilgili yazacağım.
 
         İlk olarak biz Yörük Türkmenler her ilde ve kasabalarda Dernekler kurarak ve o bölgelerde de Federasyonlar oluşturduk. Bu federasyonlarımız da birleşerek TÜRK BOYLARI Konfederasyonu oluşturarak Genel Başkanlığına da TÜRKİYE TÜRKMEN BEYİ Mustafa ÖZBEK’i seçti. 2005 yılında 1. Yörük Türkmen Büyük Kurultayı yapılmıştı. Bu kurultayda önemli kararlar alınmıştı. Her bölge dernekleri federasyonlaşması gerektiği kararının ardından bizde Kahramanmaraş olarak Adana merkezli AKDENİZ Bölgesi Yörük Türkmen Dernekleri Federasyonu kurmuştuk. Geçen haftalarda yazmıştım.
         Kurultay Ankara da Büyük Anadolu Otelinde oldu. Avrasya TV canlı yayınladı ve belirli aralıklarla yayınlayacak, çok güzel bilgiler verildi. İzlemenizi tavsiye ederim. Burada konuşmaların bazı kısımlarını özetleyecek olursam. Birincisi, Türkiye den ve dünyadan katılım oldu. Dünyadan Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Kazakistan ve Azerbaycan Türki cumhuriyetlerinden ve Balkan Türklerinden katılan heyetler vardı. Ayrıca 9 fedarasyonumuz temsilcileri vardı. Bunlar;
 
Hüdavendiğar Yörük Türkmen dernekleri Federasyonu,
Toroslar Yörük Türkmen Federasyonu,
Oğuz Boyu Kültür Dernekleri Federasyonu,
Ertuğrulgazi Kültür Dernekleri Federasyonu,
Eskişehir Ertuğrulgazi Yörük dernekleri Federasyonu,
Uçok Türkmenleri Kültür Ve dayanışma Dernekleri Federasyonu,
Kırıkkale Oğuz Boyu Dernekleri Federasyonu,
Saruhanbey Yörük Türkmen Halk Kültür Federasyonu,
Akdeniz Yörük Türkmen dernekleri Federasyonu,
Ayrıca 5 federasyonumuz daha kurulma aşamasında olduğu ve temsilcileri katıldılar, ayrıca tüm Türkiye’de kurulu Yörük Türkmen Dernekleri başkanları ve temsilcileri ayrıca Yörtürk Vakfı Başkanı ve il başkanları ve il temsilcileri de katıldılar.
Açılış Mehteran takımının gösterisi ile başladı. Davetlilerden büyük alkış aldı. Ardından slayt gösterisi ile Türk tarihi ile ilgili önemli film ve fotoğraflar gösterildi. Ardından TÜRK BOYLARI Konferasyonu Başkanı Mustafa ÖZBEK açılış konuşması yaptı. 
UNUTMA ÜLKENİ! Diye başlayan bir konuşma yaptı, “On üç bin yıllık tarihi ile dünyanın en eski milletlerinden biri ve dünya medeniyetler ailesinin her zaman parlayan bir yıldızı olan TÜRK milleti, adeta ihanete varan ihmaller sonucu bugün kendisini millet yapan değerlerin yok edilmesi süreci ile karşı karşıya kalmıştır.”  diyerek Mete hanın tarihi bir sözü ile bu ihmallere örnekler verdi.
“Savaş sebebi yaratmak için kendisinden atını ve cariyesini isteyen düşmanlarına, ordusu henüz hazır olmadığı için bunları veren. Fakat sıra çorak bir toprak parçası isteğine geldiğinde ise bu toprak parçasını komşularına vermek isteyen kurultay üyelerine; “Vatan toprağı kutsaldır. Onu hiç kimse bir başkasına veremez.” Şeklinde gürlediğini ne çabuk unuttunuz.”dedi.
“Türkçe dili konuşulması ile ilgili Karamanoğlu Mehmet beyin fermanını ne çabuk unuttunuz!
Hayatı boyunca Türklük ile ilgili en güzel sözleri söyleyen, kendisi de bir Yörük Türkmen çocuğu olan ve daima “Türk olduğunu” her vesile ile gururla dile getiren Mustafa Kemal Atatürk, Türk milletinin uzun yıllar boyu üzeri örtülü öz kimliğini öne çıkararak, “temelinde yüksek Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü” harcı bulunan Türkiye Cumhuriyeti devletini kurmuştur.” Dedi. Daha sonraki hafta daha geniş alacağım. Bu haftalık bu kadar. Haftaya Üniversite hocaları tarafından verilen bildiriler hakkında bilgiler vereceğim.



AVRUPA BİRLİĞİNİN İNCE HESAPLARI


Muammer TOYKAR / Eskişehir Ertuğrulgazi Yörük Türkmen Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı



'Terörle mücadele yasasını değiştirin." dediler. Yasayı değiştirdik, terörle mücadele edemez hale geldik. Artık teröristler İstanbul'da, Mersin'de, İzmir'de kısacası her yerde yürüyüş yapar hale geldiler. (Şu anda, ABD'de veya AB'de El Kaide yandaşları Usame Bin Ladin resimleri ile gösteri yürüyüşü yapabilir mi?) Oysa biz, hâlâ da şehitler veriyoruz.
"48 saatlik gözaltı süreniz uzun, kısaltın." dediler. 24 saate düşürdük. Kendileri ise Londra Metrosu saldırılarından sonra, gözaltı süresini 28 güne çıkardılar.

"İfade özgürlüğünü genişletin." dediler. Atalarımıza şovenleri yargılaya¬mazken (O. PAMUK'un davasının hangi kanuna dayanarak düştüğünü açıklayabilecek hukukçu var mı?) kendileri Ermeni soykırımı olmamıştır diyenleri yargılayabiliyorlar.

"Dil özgürlüğünü genişletin." dediler. Genişlettik... Kürtçe, Zazaca kursları açtık. Kendileri (Hollanda) sokakta başka dillerin konuşulmasını yasaklamaya çalışıyor.

"Her türlü şartı yerine getirseniz dahi, sizin ülkeniz ve nüfusunuz çok büyük olduğundan, son kararda AB'nin hazmetme kapasitesine (Ingilizcesi tam bu anlamı vermiyor ama gazetelerde bu şekilde tercüme ediliyor.) göre sizi alıp almayacağımıza karar vereceğiz." diyorlar. Kâhin değilim ama yaptıkları çalışmalara göre, Türkiye, AB'nin tahminî müzakere süreci sonunda küçülmüş iki Devlet veya Federasyon olacaktır. İnanmayan Sayın Osman DİYADİN'in Ben şehit miyim, Hain mi?., adlı kitabını ve 3 Şubat 2006 tarihli TEMPO dergisini okusun. Adamlar Diyarbakır Kürtlerin başkentidir diyebiliyorlar. Artık hangisini hazmedebilirlerse onu alırlar. (Peki bu kadar verdiğimiz sivil - asker şehitlerimiz mi? diye sormayın. Nasıl olsa onlar Türktü)
"Güney Kıbrıs Rum Kesimi için; Kıbrıs Cumhuriyeti olarak tanıyın, yoksa AB'ye giremezsiniz!" diyorlar. Bizimkiler yakında tanıyacaklardır. Daha doğrusu tanımak zorundadır. Tanıdığımızda ise; KKTC'den vazgeçtiğimiz gibi, bağımsız bir ülkenin toprağını da silah zoruyla 33 sene işgal altında tutmuş olacağımızdan (!) 33 yıllık işgal tazminatı ödeyeceğiz. (Louzidiu davası benzeri) Yetmedi; 1973 Barış Harekâtında ölen Rum askerleri için dahi tazminat ödeyeceğiz. Tüm bu tazminatları ödeyebilmek için, herhalde Trakya'yı versek yine yetmez. (Ya bizim şehitlerimiz? diye sormayın. Nasıl olsa onlar Türktü)
"Ermeni soykırımını biz tanıdık. Siz de tanıyın, yoksa AB'ye giremezsiniz!" diyorlar. Haklı olmamız veya bizim insanlarımızın soykırıma uğramış olması önemli değil. Önemli olan onların tanımış olmaları. "Yoksa izi aramıza almayız." diyorlar. Diyelim ki tanıdık; bu kez haksız yere katil millet olarak damgalanacak ve korkunç tazminatlar ödeyeceğiz.Tazminatların peşinden toprak talebi de gelecek. (Ermenilerce şehit edilen atalarımız mı? Nasıl olsa onlar Türktü)
"Azınlıklarve din özgürlüğünde adım atmalısınız!" dediler. Henüz biz adım atmadan misyoner radyolarını kurdular. (İstanbul'dan dinlenebilen Müjde FM) Her gün 24 saat Hıristiyanlık propagandası yapılıyor. Aynı derginin (TEMPO) 51. sayfasında da VVatch Tovver incil ve Dua örgütü'nün verilerine dayanılarak, Türkiye'de 1.679 Protestan misyonerin görev yaptığı, 243 kişinin Hıristiyanlaştırılıp vaftiz edildiği belirtiliyor. Hepimiz bir gecede Hıristiyanlaşsak bile bizi aralarına kabul etmezler.

"Özelleştirmeleri hızlandırın." dediler. Biz bacağımızdaki donumuzu bile satmaya kalkıyoruz.

Velhasıl, taviz vermekle bu yol bitecek gibi görünmüyor. Çünkü maksat üzüm yemek değil. AB'nin bizimle ilgili çok ince hesapları var.


Kaynak:
TÜRK BOYLARI
Türk Boyları Konfederasyonu Kültür Dergisi Nisan 2007 Sayı : 6
img211.imageshack.us/img211/5839/bozkurtag4.gif
 
SELAM OLSUN OĞUZ KAYI BOYUNA SELAM OLSUN AVLAMIŞ KÖYÜNÜN TAŞINA TOPRAĞINA KURDUNA KUŞUNA  
 

Şeyh EDEBALİ'den Osman Gazi'ye Nasihat ..... “

Ey Oğul! Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana... Güceniklik bize; gönül almak sana.. Suçlamak bize; katlanmak sana.. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana.. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana.. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana... Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana.. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana.. Ey Oğul! Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı, Allah Teala yardımcın olsun. Beyliğini mübarek kılsın. Hak yoluna yararlı etsin. Işığını parıldatsın. Uzaklara iletsin. Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin. Sen ve arkadaşlarınız kılıçla, bizim gibi dervişler de düşünce, fikir ve dualarla bize va’dedilenin önünü açmalıyız. Tıkanıklığı temizlemeliyiz. Oğul! Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarlarında savrulur gidersin.. Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkar ve iradene sahip olasın!.. Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir. Milletin, kendi irfanın içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır. İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler, ancak senin fazilet ve adaletinle gün ışığına çıkacaktır. Ananı ve atanı say! Bil ki bereket, büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin. Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme; bildin deme! Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın zedelenir... Şu üç kişiye; yani cahiller arasındaki alime, zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken, itibarını kaybedene acı! Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir. Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli (korkusuz, pervasız, kahraman, gözüpek) derler. En büyük zafer nefsini tanımaktır. Düşman, insanın kendisidir. Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir. Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir. Ülke sadece idare edene aittir. Ölünce, yerine kim geçerse, ülkenin idaresi onun olur. Vaktiyle yanılan atalarımız, sağlıklarında devletlerini oğulları ve kardeşleri arasında bölüştüler. Bunun içindir ki, yaşayamadılar.. (Bu nasihat Osmanlı’yı 600 sene yaşatmıştır.) İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkmaz. Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca laflamaya başlar. Laf dedikoduya dönüşür. Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez. Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir!.. Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur. Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı... Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli. Savaşı sevmem. Kan akıtmaktan hoşlanmam. Yine de, bilirim ki, kılıç kalkıp inmelidir. Fakat bu kalkıp-iniş yaşatmak için olmalıdır. Hele kişinin kişiye kılıç indirmesi bir cinayettir. Bey memleketten öte değildir. Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz. Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok. Çünkü, zaman yok, süre az!.. Yalnızlık korkanadır. Toprağın ekim zamanını bilen çiftçi, başkasına danışmaz. Yalnız başına kalsa da! Yeter ki, toprağın tavda olduğunu bilebilsin. Sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek ise, sessizliktedir. Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez!.. Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez. Osman! Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın...

 
Facebook beğen  
 
 
 
 

 

İstiklâl Marşı Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır parlayacak! O benimdir, o benim milletimindir ancak! Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal! Kahraman ırkıma bir gül... ne bu şiddet, bu celâl? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal. Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal. Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım; Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım. Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım. Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar. Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar, 'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar? Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın; Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın. Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın, Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı. Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı. Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ! Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ, Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ. Rûhumun senden İlahî, şudur ancak emeli: Değmesin ma' bedimin göğsüne nâ-mahrem eli! Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli- Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli. O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım. Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım; Fışkırır rûh-ı mücerred gibi yerden na'şım; O zaman yükselerek arşa değer belki başım! Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl! Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl. Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl; Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet, Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!


 
Bugün 36270 ziyaretçikişi burdaydı!
ESYÖRÜK Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol