ESKİŞEHİR YÖRÜKLER DERNEĞİ 2014 ESYÖRÜK
 
eskisehiryoruklerdernegi
EY ERTUĞRULUN EVLADI..! KAYA GİBİ SERT KAYI GİBİ MERT OLASIN...!!  
  ESKİŞEHİR YÖRÜKLER DERNEĞİ-
  AVLAMIŞ KÖYÜ YÖRÜKLERİ
  OSMANLI
  OSMANLI PADİŞAHLARI
  HABER YÖRÜK ESKİŞEHİR
  İLETİŞİM
  BÜYÜK TÜRK TARİHİ
  ŞİİR KÖŞESİ
  MAKALE VE YAZILAR
  TÜRKMENELİ KERKÜK
  VASİYETLER
  KAN BANKASI
  TÜRK TÜRKÜ SÖYLER
  NEVRUZ
  ARAMIZDAN AYRILANLAR
  ETKİNLİKLERİMİZ
  => Eskisehir Yörük Söleni
  => Sögüt Yörük Şöleni
  => 2.YÖRÜK-TÜRKMEN KURULTAYI
  => Şölenlerde Yapılan Konuşmalar
  => Sanlı Urfa Gezimiz
  => ÇANAKKALE GEZİMİZ
  => KONYA GEZİSİ
  ÇANAKKALE SAVAŞI
  SEBETAYCILAR
  DİNİ BİLGİLER
  DÜŞÜNDÜREN SÖZLER
  EĞLENCELİK FIKRALAR
  BASINDA YÖRÜKLER
  YÖRÜKLER HAKKINDA
Şölenlerde Yapılan Konuşmalar

ANAVATAN GENEL BAŞKANI SAYIN ERKAN MUMCU’NUN

13.GELENEKSEL ERTUĞRULGAZİ ŞURASI VE YÖRÜK ETKİNLİKLERİNDE YAPTIKLARI KONUŞMA

27.08.2006 / ESKİŞEHİR

 
 

Sevgili Eskişehirliler, Yörük Türkmen boylarının güzel insanları sevgili kardeşlerim hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Hava sıcak bu sıcak havada uzun konuşmalarla belki de yoruldunuz. Ama selamlamak da boynumuzun borcu. Şimdi buraya gelmişken sadra şifa derde derman birkaç söz söylemek lazım. Birkaç söz söyleyelim ki hepimizin vicdanında bir karşılığı olsun hakikaten bir derde derman olsun. Değerli kardeşlerim biliyorsunuz ben bir Yörük çocuğuyum. Onun için bundan sonra söyleyeceğim sözleri ona göre dinleyin. Böyle sonradan kendisine Yörüklük edinmiş bir adamda değilim. Anadan babadan doğma büyüme Anavas yaylasının çocuğuyum ben. Şimdi bunu niye söylüyorum? Şunun için söylüyorum. Bu gibi şölenlerde, bu gibi etkinliklerde beni biraz tedirgin eden, beni biraz korkutan bir şey var. Memleketin meselelerinden, dertlerinden bahsedilirken, konuşulurken biraz insanların içine korku salan, biraz insanlarımızı içine kapanmaya doğru sevk eden, bölünmeden, parçalanmadan çok fazla vurguda bulunuyoruz.

 

Biraz önce de burada da söylendi. İşte Federasyonlardan söz ediliyor, Konfederasyonlardan bahsediliyor. Şimdi biz bilmiyor muyuz ki bizim milletimizin ezeli düşmanları var. Biz biliyoruz. Yüzyıllardır önce vardı. Bugün de var, yarın da olacak. Ama ben diyorum ki korkmanın alemi yok. İçe büzülmenin lüzumu yok. Bizim oralarda bir laf vardı hepiniz bilirsiniz. ‘Laf sahibinden ürer’ derler. Laf sahibinden ürer, laf sahibinden çoğalır. Durduk yerde şurada birliğimizi, beraberliğimizi, kardeşliğimizi geleneklerimizin gücünü kudretini ve taşıdığımız milli değerlerin bir cihan hakimiyetine dönüşebilme kapasitesini, gücünü konuşmak varken dönüp dönüp niye bölünmeden bahsedelim. Şimdi beni korkutan bir şey daha var. Daha doğrusu rahatsız eden bir şey daha var. Yörük Türkmenlik sanki bir etnik renge dönüştürülüyor. Yörükler Türkmenler Türkiye’de kendine özgü bir etnik kümeymiş gibi bir algılama oluşturuluyor. Evet bizim kendimize özgü bir kültürümüz var. Evet bizim kendimize has geleneklerimiz var. Evet bunları unutmayalım. Evet bunları yaşayalım. Ama biz bugünden bin yıllık tarihimizi unutarak devam edemeyiz ki.

 
 

Biz bir cihan hakimiyeti kurmuş, bir cihan imparatorluğu kurmuş bir milletiz. Çok çeşitli kavimlerden insanları Anadolu’da, Asya’da, Afrika’da bağrımızın içine almış ve onlarla kaynaşmış, hercümerç olmuş ve evrensel manada, Cihan şuur manada millet olmayı idrak etmiş bir milletiz. Biz bir kavimden ibaret değiliz. Biz bir fikiriz. Biz bir düşünceyiz. Biz bir mefkûreyiz. Bir adalet inancı, bir hak bilirlik, bir Hakka taparlık ve yeryüzün her yerinde haktan yana olmak, haklının yanında olmak. Biz oyuz. Biz sadece yaylalarda koyun yaylar, davar yaylar, keçeye kılıç sağlar, testiye kurşun sıkar bir millet değiliz. Bizim mimarimiz var, bizim hukukumuz var, bizim devlet sistemlerimiz var, bizim bütün dünyaya örnek olacak medeniyetimiz var. Bu medeniyeti, bu medeniyetin varisi olmayı bir tarafa bırakıp işte etnik kümelerden bir küme haline getirilmeye razı olamayız. ‘Aslını inkar eden haramzade’ biz aslımızı inkar etmeyeceğiz. Ama biz etnik bir küme değiliz, biz bir kavimden ibaret, bir soydan ibaret değiliz. Bunu da bilmemiz lazım. Bir soydan sülaleden ibaret değiliz. Atalarımız ceddimiz bir cihan hakimiyeti kurarlarken sadece bir kavmiyet iddiasıyla kurmadılar. Onun milliyetçiliğimiz, milliyetçilik anlayışımız da bir kavmiyetçilik iddiası değildir. Bizim milliyetçilikten anladığımız şey kendi insanımızın birikimini, enerjisini, kültürünü kendi kültür değerlerimizi, kendi emeğimizi insanlığın önüne bir değer olarak koymak, insanlığın önüne bir ufuk açabilmek onun için dönüp şimdi Türkiye’nin bölünmesi, parçalanması konusundaki kaygıları büyütmenin alemi yok. Evet böyle derdi var Türkiye’nin ama burada söylememiz gereken şey: “Biz bunun üstesinden geliriz. Bizim bunun üstesinden gelecek gücümüz, kudretimiz var.” Ne demek “Türkiye’yi biz yöneteceğiz” Tabii ki Türkiye’yi biz yöneteceğiz ve biz yönetiyoruz. Kendi varlığımızı yadırgamayalım. Aramızdan küçük bir topluluk, küçük bir etnik küme, adeta bir aşiret, klan gibi devlete sahip olma iddiası böyle bir iddia bize yakışmaz. Biz dünyaya söz söyleme iddiasına, idealine sahip bir milletiz. Biz bu gelenekten geliyoruz. Ertuğrulgazi’yi, Osmangazi’yi kocaman devasa bir cihan hakimiyetine, cihan imparatorluğuna götüren şey kendi içine büzülmesi, sadece kendinden bahsetmesi değildi. Biraz önce burada söylendi. İlahi Keramatullahın değerinden bahsedildi. Onun için bayrağımıza övgüler düzeceğiz. Bayrağımızdaki kanımızdır bizim tarihimizi yaşatan şey. Ama eğer o bayrağı bir gün götürüp Ay’a dikmiyorsak, o bayrağı bir gün götürüp Mars’a dikmiyorsak, eğer biz teknoloji için, eğer biz kalkınma için, eğer biz zenginleşme için kendi teknolojilerimizi kendimiz kurmak için beyin enerjisi harcamıyorsak, ter dökmüyorsak kan dökmeye, kan vermeye mecbur kalacağımızı da bilmeliyiz. Onun için milliyetçiliğimizin bir kan milliyetçiliği olmaması bir ter milliyetçiliği olması, bir azim milliyetçiliği, bir bilgi milliyetçiliği olması gerekiyor.

 

Sevgili kardeşlerim, benim güzel hemşerilerim korkmayın sizi korkutan fikirlerin, sizi korkutan haberlerin korkusuna kapılmayın. Kendinize güvenin, tarihinize güvenin, vatanınıza güvenin, evlatlarınıza güvenin. Güvenin. Özgüvendir bize lazım olan şey. Dünyaya meydan okuyabilecek bir Türkiye hakikatini ortaya çıkaracak şey: Korkular, içine kapanma, içine büzülme değil, özgüvendir, meydan okumadır. Siz kendinize güvenin. Biz size güveniyoruz, biz milletimize güveniyoruz, biz kendimize güveniyoruz. Asıl olan budur.

 

Ve bir şey daha. Bu gibi imkanlar önemlidir. Milletin birliğini, beraberliğini idrak ettikleri mekanlar, kutlamalar, şölenler önemlidir. Buraları çok da fazla siyasileştirmeyelim. Buralarda siyasi sözler söylemeyelim. Bize lazım, bize birliğimiz lazım. Partiler gelir, iktidarlar, biri gelir, öteki gider. Ama bize lazım olan şey birliğimiz. Bu konuda da bir hassasiyetin gösterilmesinin fevkalade önemli olduğunu düşünüyorum. Ben burada bu birlik şölenini, bir kardeşlik şenliğini sizinle beraber paylaşmak için geldim. Onun için buradayım. Nezaketiniz için çok teşekkür ediyorum. Allah razı olsun. İnşallah iyi günümüzde de, kötü günümüzde de Allah kötü günler göstermesin hep beraber olacağız. Bir millet olmanın idrakini, coşkusunu hep beraber yaşayacağız. Bir kardeşiniz, bir evladınız olarak Ertuğrulgazi’den, Osmangazi’den onun da gerisinden Oğuz Kağan’dan ama Ahmet Yessevi’den, Hacı Bektaş-i Veli’den, Mevlana Celaleddin’den, Yunus Emre’den aldığımız misyonu bu ülkenin, bu milletin her bir ferdi ilelebet kâinatın son gününe kadar, kıyamete kadar taşıyacaktır. Ve bu bayrak işte bu misyonun yaşadığının bir işareti olarak dalgalanmaya devam edecektir. Ben buna inanıyorum. Bu duygularla hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. Hepinizi Allah’a emanet ediyorum. Çok teşekkür ederim. Sağ olun.

 

Eskişehir Ertuğrulgazi Yörük Türkmenleri Dernekleri tarafından Genel Başkanımız Erkan Mumcu’ya yörük cepkeni ile sembolik olarak Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusu hediye edildi.

SELAM OLSUN OĞUZ KAYI BOYUNA SELAM OLSUN AVLAMIŞ KÖYÜNÜN TAŞINA TOPRAĞINA KURDUNA KUŞUNA  
 

Şeyh EDEBALİ'den Osman Gazi'ye Nasihat ..... “

Ey Oğul! Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana... Güceniklik bize; gönül almak sana.. Suçlamak bize; katlanmak sana.. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana.. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana.. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana... Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana.. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana.. Ey Oğul! Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı, Allah Teala yardımcın olsun. Beyliğini mübarek kılsın. Hak yoluna yararlı etsin. Işığını parıldatsın. Uzaklara iletsin. Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin. Sen ve arkadaşlarınız kılıçla, bizim gibi dervişler de düşünce, fikir ve dualarla bize va’dedilenin önünü açmalıyız. Tıkanıklığı temizlemeliyiz. Oğul! Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarlarında savrulur gidersin.. Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkar ve iradene sahip olasın!.. Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir. Milletin, kendi irfanın içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır. İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler, ancak senin fazilet ve adaletinle gün ışığına çıkacaktır. Ananı ve atanı say! Bil ki bereket, büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin. Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme; bildin deme! Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın zedelenir... Şu üç kişiye; yani cahiller arasındaki alime, zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken, itibarını kaybedene acı! Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir. Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli (korkusuz, pervasız, kahraman, gözüpek) derler. En büyük zafer nefsini tanımaktır. Düşman, insanın kendisidir. Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir. Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir. Ülke sadece idare edene aittir. Ölünce, yerine kim geçerse, ülkenin idaresi onun olur. Vaktiyle yanılan atalarımız, sağlıklarında devletlerini oğulları ve kardeşleri arasında bölüştüler. Bunun içindir ki, yaşayamadılar.. (Bu nasihat Osmanlı’yı 600 sene yaşatmıştır.) İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkmaz. Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca laflamaya başlar. Laf dedikoduya dönüşür. Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez. Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir!.. Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur. Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı... Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli. Savaşı sevmem. Kan akıtmaktan hoşlanmam. Yine de, bilirim ki, kılıç kalkıp inmelidir. Fakat bu kalkıp-iniş yaşatmak için olmalıdır. Hele kişinin kişiye kılıç indirmesi bir cinayettir. Bey memleketten öte değildir. Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz. Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok. Çünkü, zaman yok, süre az!.. Yalnızlık korkanadır. Toprağın ekim zamanını bilen çiftçi, başkasına danışmaz. Yalnız başına kalsa da! Yeter ki, toprağın tavda olduğunu bilebilsin. Sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek ise, sessizliktedir. Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez!.. Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez. Osman! Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın...

 
Facebook beğen  
 
 
 
 

 

İstiklâl Marşı Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır parlayacak! O benimdir, o benim milletimindir ancak! Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal! Kahraman ırkıma bir gül... ne bu şiddet, bu celâl? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal. Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal. Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım; Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım. Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım. Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar. Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar, 'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar? Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın; Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın. Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın, Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı. Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı. Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ! Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ, Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ. Rûhumun senden İlahî, şudur ancak emeli: Değmesin ma' bedimin göğsüne nâ-mahrem eli! Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli- Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli. O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım. Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım; Fışkırır rûh-ı mücerred gibi yerden na'şım; O zaman yükselerek arşa değer belki başım! Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl! Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl. Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl; Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet, Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!


 
Bugün 36482 ziyaretçikişi burdaydı!
ESYÖRÜK Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol