ESKİŞEHİR YÖRÜKLER DERNEĞİ 2014 ESYÖRÜK
 
eskisehiryoruklerdernegi
EY ERTUĞRULUN EVLADI..! KAYA GİBİ SERT KAYI GİBİ MERT OLASIN...!!  
  ESKİŞEHİR YÖRÜKLER DERNEĞİ-
  AVLAMIŞ KÖYÜ YÖRÜKLERİ
  OSMANLI
  OSMANLI PADİŞAHLARI
  HABER YÖRÜK ESKİŞEHİR
  İLETİŞİM
  BÜYÜK TÜRK TARİHİ
  ŞİİR KÖŞESİ
  MAKALE VE YAZILAR
  TÜRKMENELİ KERKÜK
  VASİYETLER
  KAN BANKASI
  TÜRK TÜRKÜ SÖYLER
  NEVRUZ
  ARAMIZDAN AYRILANLAR
  ETKİNLİKLERİMİZ
  ÇANAKKALE SAVAŞI
  SEBETAYCILAR
  DİNİ BİLGİLER
  DÜŞÜNDÜREN SÖZLER
  => MEVLANA
  => M.AKİF ERSOY
  => SÖZLER
  => Hz.Ali (RA) Sözleri
  => Yunus Emre Sözleri
  => HAYATA DAİR YAZILAR
  EĞLENCELİK FIKRALAR
  BASINDA YÖRÜKLER
  YÖRÜKLER HAKKINDA
HAYATA DAİR YAZILAR


Nedir bu dünya koşuşturması?Nereye kadar gidecek bilemiyorum.Bugün bizim olan şeyler yarın uçup gidecek;bunu hepimiz biliyoruz.Peki neden bu herşeyi parçalarcasına peşinden koşulan dünya hevesi.Halbuki zaman o kadar hızlı geçiyorki;artık asırlar kısa geliyor.Bu kısacık ömürde sadece maddiyat düşünmek niye?Niye birbirimizi kırıyoruz?Neden ibadet ve ubudiyetlerimizi tam olarak yerine getiremiyoruz?Neden nurlu İslam yolu varken biz başka yol arıyoruz.

Osmanlı Devleti'nde İstanbul'da senede bir-iki suç olayı görülürken günümüzde yüzbinlerce olay oluyor.Ama neden?Biz kimin torunlarıyız;hiç düşünmüyoruz.Biz yüce bir ahlakla,tek düşüncesi Din-i Celil-i İslam'ı yaymak olan kişilerin torunları değilmiyiz.Peki neden kendi kültürümüz dışında tüm kültürleri benimsiyoruz?Neden gençlerimiz rock-punk kültürü gibi bizimle hiç alakası olmayan ve sonu sadece hüsran olan akımların peşinde sürükleniyorlar.İşte burda en önemli soru ailelere;hiç yüreğiniz sızlamıyor mu?Hiç Allah korkusu duymuyor musunuz?Onlar gençtir yaşasınlar hayatlarını diyorsunuz.Ama o genç dimağlar çürüyüp gidiyor.Geriye sadece dünya hayatına kapılmış insanlar meydana çıkıyor.

Öyle bir devirdeyizki arkadaşlar arasında zina yapmamış olanlara ters gözle bakılıyor.Namaz kılanlara "takunyacı" deniliyor.Halbuki onların ecdadları ne mübarek zatlardı.Bilmiyorlar;anlatıyoruz dinlemeyip kulak arkası yapıyorlar;"Ya İbrahim yapma gözünü seveyim iki günlük dünyada bırak zevk sefa sürelim".Sürün kardeşim sürün.Ama nereye kadar?En sonunda kara toprak ve acı bir son...

MSN Sohbetlerine Niçin Doyum Olmaz?

 

Dünyada hiçbir şey kararında kalmadığı gibi hiç bir şeyde mükemmel değildir. Hayat lezzet verdiği gibi elemde verebiliyor. Nefis,şeytan,varlık,yokluk,bela ,musibet ve hastalık ile imtihan edilen insan haliyle keder,elem, acı, ayrılık ve kırgınlıklara maaruz kalabiliyor.. Bu durumlarda mutluluk ve huzur ibresi ister istemez düşüşe geçiyor.Bu geçici kaybetme kuşağına girenler, mutluluğu, saadeti, huzuru, neşeyi ve muhabbeti bulmak ümidiyle sanal alemlerin kapılarını çalmaya başlıyorlar....Eşiyle küçük sürtüşmeler,küçük kavgalar,geçici soğukluklar ,nefsi kırgınlıklar,zamanlı ve zamansız ilgisizlikler yaşayan bay veya bayanlar hemen soluğu internette oyun,chat ve arkadaşlık sitelerinde alıyorlar.Bu sitelerdeki erkeklerle etkileşim sonucu sevgi ,muhabbet ,ilgi alaka ve iltifatın büyüsüne kendini kaptırmayan kadın sayısı pek azdır. Bazı kadınların belki evlilik ve mutluluğunda sorun yoktur ama karşıdaki erkekten birkaç tatlı söz duyunca hoşuna gidiyor, devamını istiyor, talep ediyor, bitmesin istemiyor. Birde eşinden duymamışsa bu süslü ve ağdalı sözleri salıyor yelkenleri. Tatlı sözlerle kadının gönül kapısını açan erkek ise dalıyor yağmalamak için kalbine, ruhuna hayatına, mahremiyetine. Bediüzzaman Hazretleri de mektubat adlı eserinde gayri meşru lezzetlerle baştan çıkan insanların, yalancı bir iştiha yüzünden haram lezzetlere asla doymayacağına dikkat çekmektedir.

Aslında kadınların erkeklerden bulduğu ilgi ve alaka çıkar odaklı olduğu gibi aldıkları lezzetlerde hep yalancıdır.Çünkü orda ki insanların menfaatleri, çıkarları yalan üzerine kurulmuştur.Yalancı iltifatların ve muhabbetlerin vereceği ise yalancı bir iştihadır….Yalancı iştihalarda küçük lezzetler olsa da o yalancı iştihalar karın doyurmaz..Karın doyuracağını zanneden kadınlar ise bulduğu yalancı iltifat ve sözlere hemen kapılır. Ganimet ve mükemmel bir insan bulmuş gibi o iltifatlara, sözlere veya kişilere yavaş yavaş bağlanmaya başlarlar.. Aşık olduğu sanal alemde ki kişi ve hayat gerçek değildir. Doyurmaktan ziyade süslü cümlelerle oyalayan,tatlı sözlerle aldatan , yalancı iltifatlarla sinsi planlar kuran ve mutluluk ütopyaları vaat eden erkeklerin sohbetleri o mutluluk dilencisi kadınlar için artık vazgeçemez hale gelir..

Halbu ki, vazgeçemediği erkeğin sohbet ve muhabbetinden aldığı iştiha yalancı bir iştihadır. Yalancı iştiha kadınları doyurmadığı gibi hep açmış hissi vererek
sohbetin ve birlikteliğin bitmesini fırsat vermez... Kadın erkeğin tatlı sözlerini ve muhabbetleri yedikçe yemesi gelir.

Nasıl ki zina, içki, kumar uyuşturucu bağımlısı olan insanlar bu gayri meşru lezzetlerin yalancı iştihası yüzünden asla doymazlar. Zinakar bir adam her gün bir kadınla yatsa da arzuları tatmin olmaz.. Bu ilişki bana bir ay yeter. Arzu ve heveslerim tatmin oldu demez. Aksine nefsi daha yok mu der. Yâda Alkol bağımlısı bir insan düşünün. “İçtiğim bu içki beni 1 ay idare eder. Bir ay sonra bir şişe daha devirsem yeter” demez.

Aynen öylede içki, kumar, uyuşturucu vb gibi haramlarda bulunan bu bağımlılık ve müptelalık hali internet üzerinden ya da tel üzerinden bir erkek ya da kadınla yapılan gayri meşru sohbetlerde de vardır. Bu görsel ve iletişim sohbetleri de bire bir ya da dolaylı olarak zina halidir.. Kadın, sevgi, muhabbet ve tatlı söz ihtiyacını hep bu yalancı iştiha ile doyurmaya çalıştığının farkına çoğu zaman varamaz. Yalancı iştiha onu oyaladıkça oyalar. Karşısında ki erkek hep konuşsun ben dinleyeyim der. MSN sohbetlerine bir türlü doyum olmaz. Bu, “gayri meşru sohbetler ” kadını çocuktan, eşten, evden, dürüstlükten, namustan eder. Kendi sevdiklerinin varlığını unutturur.

Sanalın yalancı iştihası ile doymayan bazı kadınları ise bulundukları süreç gerçek zinaya götürür.
Bazı bayanlar ise vicdanının ferasetiyle ve erkeğin gerçek niyetini sezerek hakikati anlar.
Erkeğin gerçek niyetinin anlaşılmasında kadınla aralarında şöyle bir sahne yaşanır.
Erkek: “Seni çok sevdim, seninle mutluluğu ve saadeti buldum. Artık son sahneyi çevirelim.
Kadın:”Son sahne nedir.
Erkek: Yatak sahnesi!
Kadın şaşırır.!
Erkek: “Şaşıracak ne var ki, her türk filminde bu sahne vardır.
Kadın: “Senaryoda böyle bir şey yoktu ki ! Sadece ikimizin temiz kudsi ulvi aşkı vardı.
Erkek: “Valla bilmem Şehvet yönetmeni koymuş yatak sahnesini, Hissiyat ve arzu rejisörüm ise onaylamış.
Erkek: Ya kabul edersin ya da bu iş biter. Seni silerim.
Bu teklif ve sözler karşısında uyanan kadın kendi kendine der: “Demek ki ben yalancı bir iştiha ile baştan çıkmışım ve aldanmışım”. Kadının gözü açılır, tatlı sözlerine ve vaatlerine müptela olduğu adamdan kendini koparmaya çalışır, Erkeğe teslim olmayıp uyanan bayanların sahneleri böyle iken;

Erkeklerin tatlı sözleri ve iltifatlarıyla yalancı iştihası doymayan kadınlar ise şehvet arzu ve hislerinin baskısı sonucu o büyülü halinden uyanamazlar zevk ve heyecan gelecek yerden namus ve şeref esirgenmez” diyerek erkeğin yatak sahnesinde başrolü oynar. Gösterdiği yatak performansı sonucu şeytanın verdiği zillet ve rezillik oscarını kazanır. Mutsuzluk vehmine ve sendromuna tutulunca soluğu chat odaları ve oyun sitelerinde alan bayanlar bilmelidir ki, onların aşık olup bağlandığı insanları kuran şöyle tarif ediyor. “Şehvetlerine uyanlar sizin büyük bir sapıklığa düşmenizi isterler” (en-Nisa, 4/27) Kimi neyi niçin niye sevdiğini dikkat edin. Sevmek helal olunca güzeldir haram olunca zehir zıkkım bir gazeldir.Vesselam

Haya İman dandır....

Allah Resulu (sav) Ensar’dan bir kişinin yanından geçerken, onun kardeşini utanmaktan vazgeçirmeye çalıştığını gördü. “Onu kendi haline bırak; çünkü haya imandandır!” buyurdu.

Haya mümin ahlâkıdır. Edep, kulluk ve tüm güzellikler haya ile gelir. Şimdilerde anne-babasının, öğretmeninin yanında bacak bacak üstüne atabilen, uzanabilen, kendinden büyüklerin huzurunda hiç çekinmeden sigara içebilen gençlik, haya duygusundan yoksun olduğu için bu halde.

Eskiden bir şarkıyı güftesindeki bazı uygunsuz cümlelerden ötürü reddederken şimdi güftesi bir uçtan bir uca ahlâksız, klibi tamamıyla müstehcen şarkıları çocuğumuzun dilinde duyduğumuzda "Ne güzel de sesi varmış benim yavrumun!" demekle yetiniyoruz.

Genç kızımız ve oğlumuzla beraber izlediğimiz dizilerde hoşumuza gitmeyen bir bölüm olursa zaplayıp, bir müddet sonra aynı kanala dönerek eğlencemizden ödün vermiyoruz. Eğlence, espri, popüler kültür derken çoğalan eksilerimizin arasında çocuklarımıza “haya”dan bahsetmek aklımıza çoğu kez gelmeyebiliyor.

“Rasulullah, perdenin arkasındaki bir genç kızdan daha fazla haya sahibiydi”

Gençlere haya duygusunu aşılayabilmenin en güzel yolu yaşayarak göstermektir. Onlara bu konuda öncelikle büyükler örnek olmaya çalışmalı. Eğer kendimiz örnek olmada yetersiz kalıyorsak, onları örnek alabilecekleri şahsiyetlerle tanıştırmayı ihmal etmemeliyiz. Bu şahsiyetlerin ilki Efendimiz (sav) olmalı. Gençleri, alemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz'deki (sav) zirve ahlâkın izlerini sürmeye teşvik etmeliyiz. Ebu Said el-Hudri'nin (r.a) ifade ettiğine göre Allah Resulu (sav), perdenin arkasındaki bir genç kızdan daha fazla haya sahibiydi. O'nun gençlik çağında, Arap yarımadası hayasızlıklarla dolu bir görüntü arzetse de Efendimiz (sav) cahiliye âdetlerinden uzak kalmış ve ömrünü, hususiyetle gençlik dönemini, eşine az rastlanır haya örnekleriyle süslemiştir. O’nun gençliğinde halk Kâbe'yi çıplak bir şekilde tavaf etmeyi âdet edinmişken Efendimiz (sav), gerek tavafta gerek sair vakitlerde hiçbir zaman böyle bir tutuma yeltenmedi. Kötülüklerin yer aldığı meclislere gitmekten haya etmiş, çirkinliklerden bahsetmemeye özen göstermişti. Efendimiz (sav), haya hakkında en güzel öğüdü ashabına şöyle ifade buyurmuştur: "Haya insan için zinettir…"

Haya duygusu, yanlıştan uzaklaştırır

Gençlere haya duygusunu anlatırken Allah’tan (c.c) utanmanın önemine değinmeyi ihmal etmemeliyiz. Çünkü Allah'tan utanmak, hayanın hem kökü ve hem de meyvesi mesabesindedir. Allah'tan utanan bir kul, o utancı sayesinde insanlardan da haya eder. Allah’a karşı duyduğu haya hissiyle dini müeyyidelere tâbi olur.

Bir gün İbn-i Ömer koyun otlatmakta olan bir çocuğun yanına giderek koyunlardan birini kendisine satmasını ister. Çocuk, satamayacağını çünkü koyunların kendisine ait olmadığını söyler. İbn-i Ömer, “Sahibine, ‘Koyunu kurt yedi!’ dersin. Böylece para da cebinde kalır” der. Çocuğun cevabı kendisindeki güzel ahlakı yansıtır: “Sahibime ‘kurt yedi!’ diyeceğim. Peki söyle bana, Allah (c.c) bunu görmeyecek mi!...”

Haya duygusu kişiyi yanlış işlerden alıkoyar. Efendimiz (sav), "Utanmıyorsan dilediğini yap!" buyururken, insanın fıtratında bulunan haya hissinin nasıl kuvvetli bir otokontrol sistemi olduğuna dikkat çeker. Hayanın sembolleştiği Peygamberlerden biri olan Yusuf Aleyhisselam, ona yaklaşmayı arzu ettiğinde odadaki putun üzerini örten Züleyha’ya neden böyle yaptığını sormuştu. “Puttan utandığım için” demişti Züleyha. Yusuf Peygamber’in sözleri manidardı: “Sen sahte olan ilahından haya ediyorsun, ya ben Rabbim’den nasıl utanmam!”

Utanma duygusuna sahip gençlerimize her zamankinden daha çok muhtaç durumdayız. Çünkü haya eden bir genç, ne ebeveyninin ne de kanunların ikazına ihtiyaç duyar. Hayası onu kötülüklerden uzak durmaya sevk eder.

ZİNA

 

Bu, indirerek yasa olarak yayimladigimiz bir sure olup ögüt alasiniz diye içine apaçik ayetler yerlestirdik. (24/1)

Zina kisa ve öz tabiriyle; "evlilik disi girilen cinsel iliskidir". Kuran´a göre bunun bir baslangici veya siniri yoktur. Yani her kim, hangi inanisa sahip olursa olsun, evlilik sözlesmesi yapilmadan kurulan iliskilere zina denir.

Çagimizin bazi aydin görüslü-görünüslü gençleri(!), zina hükmüne girmemesi için degisik yöntemler kesfetmeye koyulmuslardir. Örnegin, gebeligi önleyici araçlar kullanarak(!). Kimileri de, "Parasiyla degil mi kardesim! Kim karisir?" felsefesiyle hareket etmekte, kendi çapinda Allah´in kurallarini degistirmeye çalismaktadir. Yusuf Peygamber´in ahlakindan habersiz olan bu toplumun, farkinda olmadan yol açtigi olumsuzluklari görmezlikten gelemezsiniz. Sadece ülkemiz genelinde, hemen hemen her ilde, bir çocuk yuvasi ve buralarda anasi-babasi belirsiz onlarca-binlerce çocuk bulunmaktadir. Sonuç; "tinerci-tecavüzcü-uyusturucu vb. kurbani gençlik".

Insanlik tarihi boyunca, onlarca kavim ve bunlari uyaran peygamberler geçmis olmasina ragmen, bazi peygamber-kavim iliskilerinin özellikle anilmasi, neyi gösterir sizce? Kuran´in bir ayetinde der ki; "Yoksa siz, sizden öncekilerin basina gelenler gibisi sizin de basiniza gelmeden cennete gireceginizi mi saniyorsunuz? ...2/214 " Diyebilir miyiz ki; "Yusuf ahlakina sahip olanlar ile olmayan Seytan ordulari birbirinden ayrilacak!" ve Allah, dünyada zinaya karismayan mümin kullarina su müjdeyi veriyor; "Dizilmis koltuklara yaslanmislardir ve onlari güzel eslerle eslendirmisizdir. 52/20" ve "Oralarda, daha önce ne bir insan ne de bir cin tarafindan dokunulmamis, bakislarini dikmis esler vardir.55/56"

Allah, bir seyin yapilmasini uygun görmüyorsa, bunun mutlaka geçerli bir sebebi vardir. Zinanin da öyle. Ölümcül hastaliklar(aids,frengi vb.)-siddetli geçimsizlikler vs. zinanin baslica sebep oldugu yikimlardir. Geçmis yillarinizda bir sekilde zinaya karismis olsaniz dahi, bunun sonucu, siz evlendikten sonra da çikabiliyor (çocuklarinizdaki soyaçekim, gensel özellikleri vb.).

ZINAYI ÖNLEMEK

Akli kasiklarina inmis birine, "Allah, zinayi yasak-evliligi helal kilmistir" deseniz, "Yok ya! Hoca mi kesildin basimiza!" deyip üzerinize yürür mazallah. Tabiki yöntem bu degil! Allah kitabinda zina edenleri "halkin önüne çikarip yüz celde vurun!" der (bkz.24/2). Bu hükmü, çagdas cahiliyeciler, "Yobazlik-gericilik" olarak nitelendirilirler. Fakat her nedense, kendi aile baglarini koruyamazlar, evlatlarina sahip olamazlar. Adlari çikinca da "asacagim-kesecegim!" diye nara atmaya baslarlar. Sonuç "kan ve gözyasi".

Cahil ve zevke düskün insan, "ne yapsam da Allah´in hükümlerini yumusatsam" gibisinden birtakim telkinlere kaptirir kendini. Daha küçük yaslarda, kiz ise erkegi-erkek ise kizlari tavlama yöntemleri (!) kesfetmeye baslar. "Gençlikte çapkinlik mübahmis!". Bosuna yirtinmayin Seytan elçileri, sizin ve insanligin durumu ortada!

Oysa bir caydirma yöntemi olan yüz celde, zina edenlere uygulanmis olsa, olumsuzluklar yasanmaz ve herkes namus güvencesi altinda, mutlu bir hayat sürdürür.

ZINANIN CEZASI

Eger esinizi biriyle zina ederken yakalamis iseniz, Allah sizden dört sahid getirmenizi ister. Bunun bilimsel bazi açiklamalari da olabilir.Yada ortada bir iftiranin dönüp-dönmedigi diger insanlar tarafindan da anlasilsin babinda degerlendirilebilir (bkz.24/4). Her iki duruma göre, dört kat daha ince düsünmeli ve çabuk karar vermelisiniz!(bkz.24/6-9 ve 2/226). Eger çikmaza gireceginizi düsünüyorsaniz Kuran´in yöntemi; "güzellikle saliverin!" ama "affederseniz de, Allah affedicidir!". (bkz.2/229 ve 65/2)

Bundan ayri bir de yukarida da degindigimiz gibi, yüz celde ile caydirma yöntemi vardir ki, bu, bildigim kadariyla dünyanin hiçbir ülkesinde uygulanmiyor. Dünyanin asil sahibi Seytan, kendisine sadik ögrenciler yetistirmesini bilmis!. (bkz 24/21)

Yahudi uydurmasi olan "taslama usulü" ise, Kuran´da yer almayan bir uygulamadir. Hem, hiçbir sekilde, insanin öldürülmesini istemeyen Allah, bu hükmü vermis olamaz. Bu olsa olsa, kendisi zina ettigi halde, kendisi disinda kalanlarin bu ise bulasmamasini saglamak amaciyla(!), uydurdugu bir önlem(!) olabilir.

EVLILIK

Kuran der ki; "Bekarlarinizi, erdemli kadin ve erkek hizmetçilerinizi evlendiriniz; eger yoksul iseler, ALLAH onlari kendi lütfundan zengin edecektir. ALLAH Cömerttir, Bilendir.24/32" Eger zinaya karismaktan korkuluyorsa, ebeveynler, çocuklarini biran önce evlendirmelidir. Ayette geçtigi üzere eger yoksul iseler, biraz daha sabretmeleri gerekir ki sabir, müminin bir vasfidir.

Evlilik bir sözlesmedir. Bir bagdir. Ahlaki degerlere sahip çikmak ve bunu korumak için gereklidir. Allah bunu helal, zinayi haram kilmistir.

Öte yandan ebeveynler, daha evlenememis olan çocuklarina, ahlaki egitimi Kuran´daki sekli ile kendileri vermelidirler. Bu egitime özen göstermeleri gereklidir. Yoksa, alinlarina vurulacak namussuzluk damgasi söz konusu. Müminler, iftira atmaz. Bu büyük bir günahtir (bkz.24/23). Fakat bazi cahiller ki onlar, vaktiyle, Hz. Meryem´e dahi iftirada bulundular (bkz.19/27-30), kendileri su an kadinlari sex kölesi olarak kullanmaktadirlar. Bu kisiler evlenseler dahi bu, pek uzun sürmüyor. Çocuk ise, pesimist toplumlarin arasina giriveriyor.

Çocugunuza, açik filmler izlemesini siddetle yasaklarsaniz, ilk eline geçen harçlikla geneleve gider! Kontrolü elinize alin ve siniri asmamasini ögütleyin! Kendisine zinanin yasak oldugunu israrla anlatin, inanmiyorsa da zorlamayin! Allah, ona hakettigi bir yasayis tarzi sunacaktir.

Evlenebileceginiz kisiler hakkinda Kuran, açiklayici bilgiler verir. Mezhepçi ögretilere kurban gitmeyin! (bkz. 4/22-25 ve 24/23) Yabancilarla evlilik durumu ise; "Ey inananlar, inanan göçmen kadinlar size sigindiginda onlari sorgulayin. ALLAH onlarin inançlarini çok iyi bilir. Inançli olduklarini anlarsaniz, onlari kafirlere geri göndermeyin. Ne bunlar o inkarcilara helaldir, ne de onlar bunlara helaldir. Inkarcilarin harcadigi mehirlerini onlara geri verin. Mehirlerini ödediginiz taktirde bunlarla evlenmenizde bir sakinca yoktur. Inkarci kadinlari sorumlulugunuzda tutmayin. Onlara harcadiginiz mehirlerinizi isteyebilirsiniz, onlar da verdikleri mehirlerini isteyebilirler. Bu, ALLAH´in hükmüdür. O, aranizda yargida bulunur. ALLAH Bilendir, Bilgedir. 60/10"

SINIRI ASANLAR

Allah, kendi saltanati altindakilere hep iyiyi-güzeli ögretmektedir. Seytan ise bunun tam tersini telkin eder. Öyle ki insan artik kendi hemcinsleri ile zina etmeye baslar (geçmiste oldugu gibi). Hangi inanisa sahip olursaniz olun, kendi cinslerinizle iliskiye girmeniz affedilemez! Bütün ilahi kitaplarda bu mesaj vardir. Onlarin baslarina neler geldigi de bu kitaplarda kayitlidir. Ayrica bunlarin canli tanik-kanitlari da yeryüzünde-gözlerinizin önünde durmaktadir.

Benim bir teorim var: "Yoksa siz, sizden öncekilerin basina gelenler gibisi sizin de basiniza gelmeden cennete gireceginizi mi saniyorsunuz? ...2/214 " ayeti geregince, geçmiste bu tür ters-sapkin iliskilere girmis kavimlerin hortlayacagini-çogalacagini ve akabinde Allah´in bosuna yaratmadigi volkanik daglarin, hepsinin, ayni anda faliyete geçip "suçlu günahkarlarin basina ates yagdiracagini" tahmin ediyorum.(bkz.51/32-34) Ama bu tezime katilirsiniz yada katilmazsiniz, o, sizin bileceginiz bir is!.

ZINA HAKKINDA SÖYLENEN YANLISLARDAN

  1. Gebeligi önleyici etmenler (evlilik disi ise) zinaya sebep olmaz gibi bir sacma düsünce
  2. Keyfi üç-bes esle evlilik zina sayilmaz
  3. Gençlikte çapkinlik mübahtir demek!
  4. Zina edenler tasla öldürülmelidir
  5. Çocuklarin/gençlerin yaptigi zina sayilmaz
  6. Parasiyla kurulan cinsel iliski mübahtir diyecek kadar alcalmak!
  7. Çiplak vücuda sehvetle bakmak göz zinasi degildir gibi bir yanlis bilgi.
  8. El-ele tutusmak, öpmek vb. zina sayilir.
  9. Nisanli iken iliskiye girmek yasak degildir diye söylenen sözler yanlistir!

Inananlarin arasindan hayasizligin yayginlasmasini arzulayanlar, dünya ve ahirette aci verici bir cezayi hakketmislerdir. ALLAH bilir, siz bilmezsiniz. (24/19)


 
 

SELAM OLSUN OĞUZ KAYI BOYUNA SELAM OLSUN AVLAMIŞ KÖYÜNÜN TAŞINA TOPRAĞINA KURDUNA KUŞUNA  
 

Şeyh EDEBALİ'den Osman Gazi'ye Nasihat ..... “

Ey Oğul! Beysin! Bundan sonra öfke bize; uysallık sana... Güceniklik bize; gönül almak sana.. Suçlamak bize; katlanmak sana.. Acizlik bize, yanılgı bize; hoş görmek sana.. Geçimsizlikler, çatışmalar, uyumsuzluklar, anlaşmazlıklar bize; adalet sana.. Kötü göz, şom ağız, haksız yorum bize; bağışlama sana... Bundan sonra bölmek bize; bütünlemek sana.. Üşengeçlik bize; uyarmak, gayretlendirmek, şekillendirmek sana.. Ey Oğul! Yükün ağır, işin çetin, gücün kıla bağlı, Allah Teala yardımcın olsun. Beyliğini mübarek kılsın. Hak yoluna yararlı etsin. Işığını parıldatsın. Uzaklara iletsin. Sana yükünü taşıyacak güç, ayağını sürçtürmeyecek akıl ve kalp versin. Sen ve arkadaşlarınız kılıçla, bizim gibi dervişler de düşünce, fikir ve dualarla bize va’dedilenin önünü açmalıyız. Tıkanıklığı temizlemeliyiz. Oğul! Güçlü, kuvvetli, akıllı ve kelamlısın. Ama bunları nerede ve nasıl kullanacağını bilmezsen sabah rüzgarlarında savrulur gidersin.. Öfken ve nefsin bir olup aklını mağlup eder. Bunun için daima sabırlı, sebatkar ve iradene sahip olasın!.. Sabır çok önemlidir. Bir bey sabretmesini bilmelidir. Vaktinden önce çiçek açmaz. Ham armut yenmez; yense bile bağrında kalır. Bilgisiz kılıç da tıpkı ham armut gibidir. Milletin, kendi irfanın içinde yaşasın. Ona sırt çevirme. Her zaman duy varlığını. Toplumu yöneten de, diri tutan da bu irfandır. İnsanlar vardır, şafak vaktinde doğar, akşam ezanında ölürler. Dünya, senin gözlerinin gördüğü gibi büyük değildir. Bütün fethedilmemiş gizlilikler, bilinmeyenler, ancak senin fazilet ve adaletinle gün ışığına çıkacaktır. Ananı ve atanı say! Bil ki bereket, büyüklerle beraberdir. Bu dünyada inancını kaybedersen, yeşilken çorak olur, çöllere dönersin. Açık sözlü ol! Her sözü üstüne alma! Gördün, söyleme; bildin deme! Sevildiğin yere sık gidip gelme; muhabbet ve itibarın zedelenir... Şu üç kişiye; yani cahiller arasındaki alime, zengin iken fakir düşene ve hatırlı iken, itibarını kaybedene acı! Unutma ki, yüksekte yer tutanlar, aşağıdakiler kadar emniyette değildir. Haklı olduğun mücadeleden korkma! Bilesin ki atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli (korkusuz, pervasız, kahraman, gözüpek) derler. En büyük zafer nefsini tanımaktır. Düşman, insanın kendisidir. Dost ise, nefsi tanıyanın kendisidir. Ülke, idare edenin, oğulları ve kardeşleriyle bölüştüğü ortak malı değildir. Ülke sadece idare edene aittir. Ölünce, yerine kim geçerse, ülkenin idaresi onun olur. Vaktiyle yanılan atalarımız, sağlıklarında devletlerini oğulları ve kardeşleri arasında bölüştüler. Bunun içindir ki, yaşayamadılar.. (Bu nasihat Osmanlı’yı 600 sene yaşatmıştır.) İnsan bir kere oturdu mu, yerinden kolay kolay kalkmaz. Kişi kıpırdamayınca uyuşur. Uyuşunca laflamaya başlar. Laf dedikoduya dönüşür. Dedikodu başlayınca da gayri iflah etmez. Dost, düşman olur; düşman, canavar kesilir!.. Kişinin gücü, günün birinde tükenir, ama bilgi yaşar. Bilginin ışığı, kapalı gözlerden bile içeri sızar, aydınlığa kavuşturur. Hayvan ölür, semeri kalır; insan ölür eseri kalır. Gidenin değil, bırakmayanın ardından ağlamalı... Bırakanın da bıraktığı yerden devam etmeli. Savaşı sevmem. Kan akıtmaktan hoşlanmam. Yine de, bilirim ki, kılıç kalkıp inmelidir. Fakat bu kalkıp-iniş yaşatmak için olmalıdır. Hele kişinin kişiye kılıç indirmesi bir cinayettir. Bey memleketten öte değildir. Bir savaş, yalnızca bey için yapılmaz. Durmaya, dinlenmeye hakkımız yok. Çünkü, zaman yok, süre az!.. Yalnızlık korkanadır. Toprağın ekim zamanını bilen çiftçi, başkasına danışmaz. Yalnız başına kalsa da! Yeter ki, toprağın tavda olduğunu bilebilsin. Sevgi davanın esası olmalıdır. Sevmek ise, sessizliktedir. Bağırarak sevilmez. Görünerek de sevilmez!.. Geçmişini bilmeyen, geleceğini de bilemez. Osman! Geçmişini iyi bil ki, geleceğe sağlam basasın. Nereden geldiğini unutma ki, nereye gideceğini unutmayasın...

 
Facebook beğen  
 
 
 
 

 

İstiklâl Marşı Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır parlayacak! O benimdir, o benim milletimindir ancak! Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal! Kahraman ırkıma bir gül... ne bu şiddet, bu celâl? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal. Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklal. Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım; Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım. Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım. Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar. Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar, 'Medeniyyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar? Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın; Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın. Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın, Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı. Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı. Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ! Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ, Etmesin tek vatanımdan beni dünyâda cüdâ. Rûhumun senden İlahî, şudur ancak emeli: Değmesin ma' bedimin göğsüne nâ-mahrem eli! Bu ezanlar-ki şehâdetleri dinin temeli- Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli. O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım. Her cerîhamdan, İlâhî, boşanıp kanlı yaşım; Fışkırır rûh-ı mücerred gibi yerden na'şım; O zaman yükselerek arşa değer belki başım! Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl! Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl. Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl; Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet, Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl!


 
Bugün 36500 ziyaretçikişi burdaydı!
ESYÖRÜK Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol